Prof.Dr.Bülent TOPUZ

ANASAYFA ARAMA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE RSS KAYNAĞI İLETİŞİM FORMU

ARAMA


Gelişmiş Arama

YENİ EKLENENLER

İSTATİSTİKLER

13 kategori altında, toplam 400 konu bulunmaktadır. Bu konular toplam 4075832 defa okunmuş, 1145 rahatsızlık şikayeti veya yorum yazılmıştır.

EĞİTİMDE BİR BAŞARI ÖYKÜSÜ FİNLANDİYA (01 Temmuz 2017)

Prof.Dr.Bülent TOPUZ

22.Nisan.2019, 00:01

Prof.Dr.Bülent TOPUZ

1986 yılının yaz tatilinde Marmaris’te turistik bir restoranda çalışmışlığım vardır. Finlilerle ilk defa o zamanlar karşılaşmıştım. Açık tenli, düzgün fizikli gençler herkesin dikkatini çekerdi. Marmaris Finlilerin tatil destinasyonlarında biri idi. O zamanlar bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıdaki yıldızlı otellerden biri, bir Finli ile evli bir vatandaşımıza aitti. Hanımı sayesinde kurduğu bağlantılar bir Finli turist trafiği oluşmuştu. Tabii bu hareketlilik zamanla bireysel seyahatleri de özendirmiş olmalı. bu ülkede turizm endüstrisi işte böyle ilmek ilmek örüldü. 1986’da milyon dolar olan gelir 30 milyar dolarlara kadar çıktı da şimdi yere çakıldı ya, bunca emeğe üzülmemek elde değil.

Finlandiya’nın adını yıllar sonra eğitim üzerine yapılan araştırmalardan bir olan PİSA araştırmaları ile duyar olduk. PİSA araştırması sonuçlarına göre sürekli birinci olan Finlandiya son yıllarda üçüncülüğe düşünce, neden böyle oldu diye toplantı üstüne toplantı yaptıklarını eğitim fakültemize konuşmacı olarak çağrılan bir akademisyenden dinlemiştik.

Son on yılımı eğitim camiasının içinde geçirdiğim halde, hayret, beyaz zambaklar ülkesinde diye bir kitabın varlığını içinde bulunduğumuz yıl öğrendim. Kitabı geçtiğimiz hafta Helsinki’de yapılan Avrupa Alerji Kongresi’ne giderken yolda okumak fırsatı buldum. Çok kolay okunan bu kitaba sabah başladım, akşamı bitmişti. Kitap Finlandiya’nın eğitimi önceleyerek nasıl başarılı olduklarını anlatıyor.

Finlandiya 1808 yılına kadar altı yüz yıl boyunca İsveç İmparatorları tarafından yönetilmiş. 1808 yılında Ruslar bu toprakları ele geçiriyorlar ve Finlere iç işlerinde bağımsız bir yönetim teklif ediyorlar. 1917 Ekim devrimine kadar bu şekilde gidiyor ve 1917 de Finlandiya Ruslarla anlaşmalı bir şekilde tam bağımsızlığını ilan ediyor. Finliler kendi kendilerini yönetme erkini elde ettiklerinde akademik, idari, ve sınai bakımından hiçbir imkanları ve elitleri yoktur. Tabiri caizse sıfır seviyesinde bir millettir. Bu milletin inşasının eğitimden geçeceğini fark eden Snelman, ısrarla bu konu üzerine durarak bir milleti hem ikna etmiş hem de harekete geçirmiş. Atatürk bu uyanışı erken fark eder ve Finlandiya’nın eğitim faaliyetlerini anlatan “Beyaz Zambaklar Ülkesinde” kitabını milli eğitim müfredatına konulmasını tavsiye eder. Kitaptan anlıyoruz ki; Eğitim yolu ile batılılaşma ve modernleşme anlamında biz Türkler ne düşünmüşsek ve de ne yapmışsak, onlarda hemen hemen aynısını düşünmüşler ve yapmışlar. Aramızdaki fark onların başarmış, bizim ise hala eğitim metodolojisi ile ilgili olarak arayış içinde olmamız. Baksanıza PİSA eğitim araştırması sonuçlarını göre OECD ülkeleri arasında onlar hep ilk üçte, biz hep son üçte yer alıyoruz. Onlar sıfırdan inşa etmişlerdi, biz ise yeniden inşa etmeye çalıştık. İnşaatçılar bina tadilatı yenisini yapmaktan zordur derler, galiba eğitim de öyle.

Finliler kendilerine tarih arayan bir millet. Bu çabayı milli müzelerinde görmek mümkün. Kökenleri ile ilgili net bir söylemleri yok. Sergilenen kültürel objelerde onları komşu oldukları diğer milletlerden ayırt ettirecek herhangi bir özellik yok. Yüz elli yıllık modernleşme çabalarını metinler ve fotoğraflar eşliğinde sunarak bir tarih müzesi oluşturmaya çalışmışlar. Sanat müzesindeki eserlerin tarihsel gelişiminde bakarsak bir Rus etkisinden ziyade Paris ekolü etkisini görüyoruz. Rusların iyi niyetli yaklaşımlarına rağmen Finliler yüzünü hep batıya dönmüşler anlaşılan.

Geçen yıl Stockholm’de Avrupa rinoloji kongresine katılmıştık. Katılımcı ekibin aynı olmasından mıdır, yoksa üst üste iki yıl olmasından mıdır bilemedim kendimizi hep Stockhom’de gibi hissettik. Uzun yaz günleri ile özellenen mevsim aynı olunca, şehir de aynıymış hissine kapılıyor insan. Adalarla çevrili bir liman kenarında kurulmuş bir kent, birkaç kilise, birkaç meydan işte o kadar. Burada fark olarak dikkatimi çeken şehir merkezi trafiğindeki araç  sayısının oldukça az olması. Bakıyorum insan sayısı az değil. Demek ki toplu taşıma araçlarını tercih ediyorlar. Nitekim tramvaylar bol miktarda ve dolu geçiyor. Helsinki son yılların tanımlamasına uygun olarak yavaş şehir tanımlamasına uygun bir şehir.

Sokaklarından gördüğüm kadarı ile kendilerine ait bir markaları yok. Sahi bir zamanlar bizlerinde sahip olmak istediği prestij markası Nokia ne oldu.

Finlandiya’da hayat bize göre oldukça pahalı. Milli gelirleri bizden üç kat fazla olduğuna göre hayatında bize göre üç kat pahalı olmasını normal karşılamak lazım. Limandaki açık pazarda meyvelerin İspanya’dan geldiğini görüyoruz. Otelimize yakın meydanda Nazi özentili radikaller stop takiyya bezi asmışlar. Halal kelimesini üzerine bir çarpı koymuşlar. Bizim orada bulunduğumuz hafta boyunca nöbet usulü yerlerinde kaldılar. Hemen parkın öteki tarafında göçmenler sizin düşmanınız değildir diyen bir grup kamp kurmuş diğerlerine nispet yapıyor. Bir şeyler yemek için girdiğimiz restoranın tuvaletinde muslum go home yazıyor. Altına christian go home imza irak ve Suriye yazmayı ne çok istedim, ama ben sokak eylemcisi değilim ki niye tarzımı bozayım.

Bu haber 3003 defa okunmuştur.

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit
YOLLAR VE ÖNCELİKLER (11 Eylül 2017)22.Nisan.2019

ANKET

Sizce bu sitenin insanlara faydası var mı?






Tüm Anketler

ÖNEMLİ LİNKLER

GALERİ

KBB

www.bulenttopuz.com 2007 ..:: KBB Hastalıkları Bilgilendirme Portalı ::..
RSS Kaynağı | Editörlük Başvurusu