Bizde klasiktir, Ramazan Bayramı İstanbul’da kayınpederin elini öperek ve hanım tarafın akrabalarını ziyaret ederek geçer. Kurban Bayramı ise Denizli’de babamları ziyaret ile. Bu yıl bizim ezber şaştı. Bu Ramazan hanımın kuzenlerinden birinin evliliğine katılabilmek için Amasya’ya gittik. Önümüzdeki Kurban Bayramı’nı da nasip olur İse Mekke de geçireceğiz.
Eşim Amasya kökenli. Ziyaret edilebilecek dayı, teyze ve onların çocukları var. Orada bahçe evinde kalıyoruz. Bahçede sebzecilik yapılıyor. Ağırlıklı olarak domates biber ve patlıcan seracılığı yapılıyor. Domates fidanları benden uzun. Karpuz, lahana, marul sera dışında yetişiyior. Bahçe Yeşilırmak kenarında ama sulama sondaj ile yapılıyor. Irmağın suyu çok kirlendiğinden, 20 yıl öncesine kadar içtikleri bu suyu kullanmaktan yıllar önce vazgeçmişler. Bu bayram ırmak kokmaya durmuş da ilin valisinin direktifi ile barajdan su bırakılmış. Halbuki, Yeşilırmak Amasya’nın her şeyi desek yeridir.
Meşhur Amasya Evleri ve Konakları ırmağa bakan yüzleri ile birer yalıyı andırıyorlar. Önlerinde, geniş bir alanda akan ırmağın oluşturduğu açıklık ve ferahlık, bahçelerinde oturup semaver çayı içmeyi cazip hale getirmiş. Irmağın kuzeyinde geniş bir mahallede bulunan eski Amasya evleri restore edilmiş ve otel pansiyon olarak kullanılıyorlar. Yola çıkmadan eşim kontrol etmiş, boş yer yokmuş. Nitekim yollar Ankara, İstanbul, Yozgat ve Tokat plakalı arabalarla dolu idi. Anlayacağınız Amasya turizmde bir aşama kaydetmiş. Bunda Muhteşem Yüzyıl Dizisi’nin etkisi de olmalı. Örneğin şehzadelerin mumya heykellerinden oluşan müze yeni yapılmış. Heykellerin animasyon tekniği ile konuşturuldukları video çekimi, kendisi de bir Amasyalı olan TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin’in eli değmiş dedirten bir çalışma. Daha önceki gelişlerimizde çıktığımız kral mezarlarını ve kaleyi uzaktan seyretmekle yetiniyoruz.
Geceleri evler, konaklar, kral mezarları, köprüler ırmak boyunca farklı renklerde ışıklandırıyor. Ortaya güzel bir manzara çıkıyor. Bu manzarayı suyun karşı tarafından seyretmek ayrı güzel, karşı yamaçlara çıkıp muhteşem bir vadi seyretmek ayrı güzel. Anlayacağınız ne kadar kirli ve fonksiyonsuz olursa olsun, Yeşilırmak Amasya’ya kimlik kazandıran bir oluşum. Bu arada neden yeşil denildiğini de öğrendim; dibinde yosun ürüyormuş.
Irmak üzerinde gondol projesi varmış ama gördüğüm kadarı ile burada işler yavaş yürüyor. Başlanmış ve fakat ne zaman biteceği belli olmayan bir çevre yolu çalışması var. 100 bin nüfuslu şehirde trafik o kadar kötü ki. Şehirlerarası kamyon trafiği bile şehrin tek ana arterinden geçmek zorunda.
Ferhat suyolu şehrin Tokat tarafından giriş yolu boyunca size eşlik ediyor. Kayaların oyulması ile oluşturulan bu suyolu Ferhat İle Şirin isimleri bu coğrafyaya gelmeden yüzlerce yıl önce, yani antik dönemde yapılmış. Ama bunun Ferhat ile Şirin aşk masalına konu olması yadırganmıyor. Çünkü hikayelerin ve efsanelerin gerçek olması gerekmiyor. İnsanların yaşadıkları, yaşayabilecekleri ortak duygulara tercüman olmaları yeterli. Arada bir tekrarladığım gibi, geleneksel veya endüstriyel fark etmez, bir malı hikayesi sattırır. Denizli’nin de hikayelerine sahip çıkması lazım. Örneğin sanat okulu binalarının Naziler’den kaçan Yahudi mimarın talebesi tarafından yapılmış olması gibi.