Kutlu Doğum Haftası’nın her yıl değişen teması bu yıl Din ve Samimiyet. PAU İlahiyat Fakültesi hocalarının konu üzerine, Kongre Kültür Merkezi’nde bir sunumları vardı. İlahiyat fakültesi Dekanı Prof Dr Ali Yılmaz Hocanın moderatörlüğünde dört ilahiyat hocamızı dinledik. Yard Doç Dr Osman Oruçhan bize “din nasihattır” şeklinde tercüme edilen hadisin aslında “din samimiyettir” şeklinde olması gerektiğini anlattı. Yard Doç Dr Mithat Eser peygamberimizdeki samimiyeti anlattı. Yard Doç Dr İsmail Yalçın ise Müslümanda olması gereken samimiyeti anlattı. Buraya kadar olan konuşmalar Cuma Hutbesi tadında idi. Salonu dolduran kalabalığın ekseriyeti akademi dünyasının dışından olunca, bu şekilde olması beklenir. Son konuşmacı Yard Doç Dr Fatih İbiş ise üniversite çatısı altında ve ilahiyat hocaları tarafından yapılan bir konuşmanın ağırlığına denk gelecek bir hazırlık yapmıştı. O vahdete/birliğe varan bir konuşma yapmak istedi ise de, 15 dakikalık süre içersinde girişi bile tamamlayabildi sayılmaz. Anlattığı kadarı ile, günümüz dünyasında Müslümanlık anlayışına değindi diyebiliriz. Günümüz toplumu tüketim toplumu olduğundan, o da meseleyi tüketici bir toplumun bakışı açısından ele aldı. Kısaca “Sadece gıda maddelerini ve eşyaları tüketmiyoruz, gelenek ve göreneklerimizi tüketiyoruz; düşünceyi, fikri tüketiyoruz; kavramları tüketiyoruz; ve nihayet dinin kendisini tüketiyoruz” dedi. Belki zamanı yetse “aslında insan kendini tüketiyor” diyecekti gibi geldi bana. Yanı başımda oturan Doç Dr Ferhat Ağırman daha ileri gitti ve kulağıma “Allah’ı (CC) tüketiyoruz” dedi. Haşa Allah’ı tüketmek ne haddimize de, tabii ki de bu sözü meselenin doğrudan bam teline basmak adına mecazi anlamda söyledi. Toplantı sonrasında kendi aramızda paylaştığımız gibi “insan aslında varlık nedenini tüketiyor”.
Panele giriş yapan İlahiyat Fakültesi Dekanımız Prof Dr Ali Yılmaz, Kutlu Doğum Haftası’nın anlamını ve neden 14-20 Nisan arasında olduğunu anlattı. İlk defa 1989 yılında kutlanmış ve böylesi bir kutlama mevlüt kandillerinde de olduğu gibi sadece bizim ülkemizde var. Hicri takvime göre sürekli on gün eksik olarak dönen bir yıl kavramının, dini günlerin zamanlama olarak yer değiştirmesine neden olduğunu biliyoruz. Kurban, Ramazan ve Kandil günleri gibi sürekli günü değişen Kutlu doğum Haftası, ilk defa 1994 yılında miladi takvime göre tam gününe sabitlenmiş. Gerekçesi de; zaman Hicri Takvim’e göre olursa, bazı zamanlar kar kışa denk geliyormuş. Benim gibi kış kıyametin ortasında bahçede kurban ibadetini eda edildiğine şahit olan biri için, bu açıklama pek mantıklı gelmiyor. Çok şükür konforlu ve kapalı mekanlarımız artık çok sayıda. Bu konu üzerinde duruyorum, çünkü Kutlu Doğum Haftası’nın 23 Nisan Egemenlik Ve Çocuk Bayramı haftasına denk gelmesi toplumun bir kesimi tarafından hoş karşılanmıyor. Ekseriyetimizin Kutlu Doğum Haftası ve 23 Nisan Bayramı ile sorunu olmamakla birlikte, bu iki önemli ve ortak konumuzun ayrışma nedeni olarak kullanılması üzücü. Nasıl olmuşsa bu konuda sağduyu galip gelmiş ve önceleri 20-27 arasında olan bu zaman dilimi bir hafta öne çekilmiş. Hassasiyetleri dikkate alan bu değişiklikten kimsenin kaybetmediğini, bilakis ülkenin kazandığını düşünüyorum.
Diğer taraftan zaman denilen kavram insanının kafasında. Hicri takvime göre belirlenen günlerin yıl içinde dolaşmasında bile bir hikmet var. İnsanları ve olayları, zaman kavramından bağımsızlaştırıyor. Yani İslam zamana sınırlanmaktan kurtuluyor. Kutsal olan dinin kendisi ve ne dediği. Olayları özel günlere sabitlemek günleri kutsamaya dönüşüyor. Öyle olmasa idi, dini ve milli günlerin aynı haftaya denk gelmesi/getirilmesi gibi bir derdimiz olmazdı.
Dini sohbetler bir ihtiyaç. Bu ihtiyacın bu işin ilmini akademik manada yapan kişiler tarafından da yapılması gerekiyor. Bir ilde ilahiyat fakültesi varsa, haftada bir, seviyesi dinleyenin entelektüel seviyesine göre ayarlanmış, sohbet saati düzenlemekte fayda var. Aksi takdirde oluşan boşluk mutlaka dolduruluyor; dolduranlar buradan kendilerine bir kulvar açabiliyorlar. Herkes hizmette yarışsın buna bir itiraz olmaz da, üniversitemizin inisiyatifinde bir alternatif de olsun istenir yani…
Bu haber 3870 defa okunmuştur.