Üyesi bulunduğum AYSİAD’ın 12. Kuruluş yıldönümü yemeği törensel nitelikte yapıldı. Bu organizasyonları seviyorum. Yemek esnasında ve üstüne konuşmalar, plaket töreni, temenniler ve kapanış. Bir masada yan yana oturanların bile birbirini anlayamadığı müzikli gürültü ortamı yok yani.
Aysiad Denizli kökenli bir dernek. Açılımı; Avrasya Yönetici, Sanayici İşadamları Derneği. Misyon ve vizyonu; Türk Toplumunun kalkınması, sınai, ticari, sosyo-ekonomik eğitim ve kültür düzeyinin yükseltilmesine katkıda bulunmak.Türk kültürüne ait öz değerleri gelenek ve görenekleri genç kuşaklara tanıtmaya yönelik çalışmalarda bulunmak.
Her yıl yeni üyeler bir üyelik beratı verilmek üzere sahneye davet edilir. Ardından, En Güzel Türkçe İşyeri İsmi; İş Hayatı Girişimcilik; Türk Kültürüne; Denizli’ye ve Aysiad’a hizmet gibi kategorilerde plaket verilir. Bu yıl bize de girişimcilik alanında bir plaket vermeyi uygun bulmuşlar. Malum yirmi yıllık geçmişi olan Çamlık Kolejini devir alarak Artı Koleji ismi ile yeni bir başlangıç yaptık. Hizmet sektörünü seviyorum, eğitim olgusunu daha çok seviyorum. Bu sevgi girişime dönüşüyor, ama bu durumun takdir edilmesi ayrı bir şevk oluyor. Başkan Hüseyin Erikler’in şahsında yönetime teşekkürler.
Gecenin en ilgi çekici olayı Denizli’nin Türkleşme sürecinin bir belgesel film olarak anlatılma girişimi idi. Filmin fragmanını izledik. Bu olayın en ilginç tarafı tamamiyle amatör bir çalışma olması. Bir meraklı esnaf İskender Damgacı yapımcı, bir başka esnaf Engin Akhisar yönetmen oluyor ve kafalarındaki kurguyu filme çekiyorlar. Bundan maddi bir beklentileri yok. Aksine seyahat, kostüm malzeme için para harcıyorlar. Anlayacağınız toplumumuzda bazı şahsiyetler ihtiyaçlar hiyerarşisinin kendini gerçekleştirme safhasında dolaşıyorlar.
Avrupa’da sanatı ve sanatçıyı küçük burjuva desteklemişti. Bu desteklerin kümülatif etkisi Avrupa kültürel birikimini, değerlerini oluşturdu. Bizim gibi küçük burjuva oluşturmakta gecikmiş ülkeler ile Avrupa arasında kültürel zenginlik açısından bir fark ve aralık oluştu. Devlet bu farkı kapatmak adına Kültür Bakanlığı ve TRT eliyle gayret içinde oldu. Devlet eliyle yapılan işler ve destekler tektipçi, amaçlı, sınırlandırıcı, özetle toplum mühendisliği içerir. Aynı hedefe, aynı araçlarla ulaşalım isteyen her devlet için kültürel manada homojen bir toplum oluşturma isteğini doğru ve doğal buluyorum. Ancak bunun kısırlaştırıcı etkisini de göz ardı etmemek gerekir.
Sonuç olarak cumhuriyetin ilanını bir milat olarak kabul edersek yüz yıllık sürecin sonuna doğru geliyoruz. Bilimde, sanatta, üretimde ve bölüşümde bir anlayış değişikliğine ulaşıp ulaşamadığımızın ortaya çıkacağı yıllardayız. Toplumumuzda bilim, sanat, spor, kültür bağlamında ne kadar çok kendini gerçekleştirme çabası görürsek, o kadar evrilmişiz demektir. Yani yüz yılı boşuna geçirmediğimizin, modern toplumlarla aramızdaki açığı kapattığımızın belirtileri bu çabalar olacaktır.
Kendini gerçekleştirme safhasına ulaşma çabasındaki bu esnaf arkadaşları kutluyorum. Onlara günümüzün ahileri diyorum. Herkes bu safhaya ulaşamaz, ama herkesin yapacağı bir şeyler vardır. Mesela saygı duymak ve takdir etmek gibi, zira fazlası ile hak ediyorlar…
İhtiyaçlar hiyerarşisi açısından bakarsak toplum olarak patinaj yaptığımız muhakkak, ancak umut her zaman vardır, olmalıdır. İçimde bir yüzüncü yıl heyecanı var; görelim bakalım neler olacak…
Bu haber 2450 defa okunmuştur.