Karahayıt’da bir şeyler olacak, ama ne olacak hep birlikte merak içindeyiz. Bir taraftan bir sağlık turizmi havası estirilir ve yatırımcılar buraya davet edilirken, diğer taraftan turizm teşvik kapsamında olmadığını öğrenerek yıkılıyoruz. Bütün isteğimiz bir günlük konaklamaları uzatabilmek. Bunun için elimizdeki yegane olanak işin içine sağlığı katmak. Şu görüldü ki, her derde deva bir termal suyunuz olmakla iş bitmiyor. Bu olanak sadece bir başlangıç; bu başlangıç iyi değerlendirilemez ise su akıyor, biz bakıyoruz.
Şu günlerde Karahayıt ile ilgili olarak en somut gelişme PAÜ’nün burada bir hastane yapacak olması. Her ne kadar hastanenin kapsamını bilmiyorsam da bu girişimi ciddi ve olumlu buluyorum. Yeri gelmişken, bu işte emeği geçen Sayın Valim, Milletvekillerim ve PAÜ Rektörü’nü takdir etmek gerekir diyorum. Şimdi bu yatırımın bölge için oluşturacağı fırsatlar ve tehditler açık ve kapalı konuşuluyordur sanırım. Bizde olumlu olumsuz yönlerini göz önünde bulundurarak bu yatırımı değerlendirelim. Önce olumsuz taraflarına bakalım ki, yazının sonu tatlı bitsin, diye düşünürüm.
Öncelikle, Karahayıt’da sağlığa yönelik yapılan her yatırım birbirinin rakibi olacaktır. Neticede aynı havuzun içindeki hastalara hitap edilecek. Özellikle kamu kaynaklarını arkasına alan bir üniversite yatırımı baş edilemez bir rakip görünümündedir. Maalesef performansa sayalı tıp uygulamaları bu tehdidi destekler niteliktedir. Üniversitelerin, geliri ve rutin işleri öncelemesi kuruluş amaçlarına uygun değildir diye düşünüyorum. Üniversitelerin eksik olanı tamamlama gibi bir fonksiyonu olmalıdır. Bu cümleden olarak karahayıt’da eksik olan nedir ve ne olacaktır diye bakalım.
Karahayıt’ta bugün için planlanan sağlık turizmine yönelik yatırımlar fizik tedavi ve rehabilitasyon hizmetleri üzerine kurgulanmaktadır. Bu tedaviler daha çok ayaktan tedavi görebilecek veya sağlık kurumuna günlük taşınabilecek hastalar için planlanmaktadır. Bu tesislerin yatarak tedavi görmesi gereken hastalara yeterli hizmeti vermesi mümkün değildir. Bu hastalarda bulunabilecek nörolojik hastalıklar, kalp ve akciğer hastalıkları; organ yetmezlikleri; enfeksiyon vb sistemik hastalıklar tam teşekküllü bir hastane bakımını ve 24 saatlik nöbet usulü hekim gözetimini gerektirir. Özel sektörden böylesi bir yatırımı bekleyemeyiz. Bunu başaracak olan kamudur, örneğimizde PAÜ ‘dür. Yine de üniversite bile olsa tüm hekimlik hizmetlerinin yerinde verilmesi mümkün değildir. Görüntüleme yöntemleri ve kan tetkikleri, hasta ve kan taşıma şeklinde yapılsa bile, sürdürülebilir değildir. Dahiliye, nöroloji, enfeksiyon, kardioloji gibi diğer branş hekimlerinin Karahayıt’a taşınması da sürdürülebilir değildir. Bu durumda yatarak tedavi görmesi gereken hastaların öncelikle PAÜ’nün Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Kliniği’nde kabul edilmesi, burada stabil hale getirilen ve tedavisi düzenlenen/planlanan hastaların Karahayıt’taki hastaneye taşınması gerekir.
PAÜ’nün yatırımı en fazla 50 yatak ile sınırlı tutulmalıdır. Şu bir gerçek ki yatak sayısı arttıkça kamu kurumlarında verimlilik düşer. Kamunun ortalama yatış süresi özele göre hep uzundur. Yatak sayısındaki atıl kapasite yatış sürelerini ve işletme maliyetlerini artırır. Yatak sayısı sınırlı tutulabilirse Üniversitenin çekim gücü nedeniyle Karahayıt’a gelen, ancak yatak sırası beklemek istemeyen hastalar ayaktan tedavi görebilecekleri özel kurumlara yönlenecektir. Zamanla hasta yakınları da birer Fizik Tedavi ve “Welness” hastaları olarak sisteme dahil olacaktır. Bu sistem Denizli ve Karahayıt için bir çekim gücü oluşturacaktır. Civar illerden ve Türkiye’nin her tarafından özellikle rehabilitasyon hizmetleri için hasta gelecektir.
Bakış açım özel sektör tarafında gibi görünebilir, ancak bizim nihai hedefimiz yurtdışından gelecek hastalara hizmet vermek olduğuna göre özel sektörün dinamizmine ve esnekliğine ihtiyacımız var. Yine yeri gelmişken yabancı hasta gelmesinin en temel gereğinin halihazırda 12 ay hizmet veren bir uygulamanızın var olması gerekliliğidir. Şu anda bu anlamda çalışan bir tesisimiz olmadığından bu tür bir talep olacağını beklemek anlamlı değildir.
Neticede ben bir KBB hekimiyim. Haddimi aşmış bile olabilirim. Bu işin en iyisini PAÜ’nün FTR Anabilim Dalı bilir. Bu kliniğin, PAÜ Tıp Fakültesinin uluslar arası akreditasyonu olan tek klinik olduğunu hatırlatırım. Akreditasyonlarına termal tedavi de dahil idi. Bildiğim kadarı ile onlara bir şey soran/danışan yok. Bu durumda Karahayıt’da ne olacak hakikaten merak ediyorum.
Bu haber 4258 defa okunmuştur.