Kamu Kurumlarında “Kurumsallık” Bir Ütopyadır
“Adana Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi, geçen ay başında 606 yataklı yeni binasına taşındı. Ancak yeni hastane binasının acil servis ünitesindeki kapılar ve koridorlar, sedyelerin geçeceği kadar geniş olmadığı gerekçesiyle yıkılmaya başlandı. Bu nedenle acil servis, 5 kilometre mesafedeki hastanenin eski binasında bırakıldı. “
Gazete ve televizyonlara haber olarak düşen yukarıdaki paragraf yirmibirinci yüzyıl Türkiye’sinden bir fotoğraf. Hastanenin tüm birimleri taşınmış, acil servisin taşınması altı ayı bulacakmış. Yani acil servis olarak planlanan binanın altı aylık daha işi var. Öyle bir iki kapı meselesi değil yani. “Böyle bir olayın gerçekleşmiş olmasına, hele de basına düşmüş olmasına seviniyorum” desem şaşırırsınız herhalde. Benim sevincim bir musibet bin nasihattan iyidir sözü çerçevesinde. Bu konudaki hatıralarımı anlatmazsam çatlarım.
Bende Pamukkale Üniversitesi Hastane’sinde on yıl kadar yöneticilik yaptım. Hastanemiz en azından bir konuda Denizli’deki hastanelere göre fark yaratsın istedik. Bunun için bir anjiyografi ünitesinin kurulmasını planladık. Ayrı bir bina yapacak kaynağımız olmadığı için kan bankasındaki kapalı alanlardan bir katı bu işe tahsis ettik. Bir anjio ünitesi nasıl olur hekimlerden bilgi almakla birlikte üşenmedik plan proje bakımından kendilerini örnek aldığımız Dokuz Eylül Üniversitesi’nin anjio ünitesini görmeye gittik. Bize tavsiyeleri üniteyi çift kapılı yapmamız oldu. Tek kapıdan, doktor, personel ve hasta sedyelerinin giriş ve çıkışları sorun yaratıyormuş. Biz tavsiyeye uyduk ve çift kapılı yaptık, hala sorunsuz bir şekilde kullanılmakta.
Asıl projemiz 400 yataklı hastane idi. Mimari proje üzerinde aylarca çalışıldı. Toplantılarımızdan birine Avusturya’da hastane işleten bir firma katılmıştı. Poliklinik katımızı değerlendirirken burada kaç hasta bakmayı planladığımızı sordu. Rakamı duyunca tuvaletlerimizin yetmeyeceğini söyledi. O söyler söylemez biz de farkına vardık. Daha bunun gibi değişik uyarılarla ortaya bir proje çıktı. Proje ihale safhasında iken yönetim değişti. Proje bir kenara konulup yeni bir proje yapıldı.
Hastane işletmeciliğinde plaza/monoblok, yani çok katlı bina işletmeciliği sorunludur. Bini aşkın çalışan, bini aşkın hasta ve bini aşkın hasta yakınını bir binanın içine doldurduğunuz zaman katlar arasında seyrüsefer sorunu ortaya çıkar. Bu sorunu bol sayıda geniş hacimli asansörle çözmeniz gerekir. Hastane işletmeye açıldıktan sonra anlaşıldı ki asansörler yeter sayıda ve genişlikte değildir. Bunun bize net bir mesajı olması gerekmez mi? Ama olmadığını plaza çevresine yapılan kaldırımların genişliğinden anlıyoruz. Yeni kaldırımlar karşılıklı ikişer kişinin geçmesine yetecek genişlikte olmadıkları için; hasta ve yakınları araç yolunu işgal etmek zorunda kalacaklar.
Bir özel hastane yapmak istediğiniz zaman Sağlık Bakanlığı’ndan mimari projenize ön izin almak zorundasınız. Proje üzerinde kapı ve asansör genişlikleri açıkça belli olduğundan yönetmeliğe aykırı hatalar var ise proje üzerinde düzeltiliyor. Denizli Cerrahi Hastanesi’nin yapım ve ruhsat aşamasında anladım ki, Denizli’deki hiçbir kamu hastanesi sağlık bakanlığından ruhsat alamaz. Neden böyle olduğu ile ilgili basit bir tezim var. Çeşitli nedenlerle kurumların tepe yöneticileri değişiyor ya, tüm kadro teknik ve bürokratik ekip de dahil, sil baştan yenileniyor. Biz de zaten kurumsallık yok. Ekip değişince hafıza da sıfırlanıyor. Yeni ekip deneme yanılma yolu ile işi öğreniyor. Öğrendiğinde görev süresi dolmuş oluyor.
Lütfen hiç kimse kişileri hedef aldığımı düşünmesin. Çünkü bu durum kişilerden bağımsız bir sistem sorunudur.
Bu haber 5416 defa okunmuştur.