BAŞBAKANIN KONGRE MESAJI
İktidar partisin kongresine sadece parti açısından değil, ülke, bölge ve hatta dünya açısından önem atfeden yazı ve demeçleri izleyerek Pazar gününe ulaştık. Önemseyenler başbakanın uzun konuşmasını baştan sona dinlediler. Kimisi genel havayı görmek için şöyle bir baktı. Kimisi de hiç ilgilenmedi belki. Her halükarda bugün ki medyanın ana konusu kongre olacaktır. Özellikle konuşmanın mesajı üzerine yoğunlaşılacaktır. Yıllarını siyaset, dünya yorumculuğu üzerine geçirenlerin ve ekmeğini bu işten kazananların mesaj algıları ortaya dökülecektir. Taraftar, karşı taraftar ve tarafsız herkes bu mesajlar üzerinden beklentilere girecektir. Yorumcuların mesaj algıları kendi dünya görüşlerinden doğrudan etkilenecek ve önemsediklerin konulara göre şekillenecektir.
Mesajlar kişiye göre değişir ve beklentileri yansıtır dedik ya; bu cümleden olarak ben algıladığım mesajı sizlerle paylaşayım. Başbakan “Hiç kimsenin yemesine içmesine giyimine yaşamına karışmadık. Bugün de yarın da karışmayacağız. Değil yüzde 50, yüzde 99’la bile iktidar olsak yüzde 1’in hakkını korumak bizim boynumuzun borcu olarak kalacaktır” dedi. Kongrenin bana göre mesajı budur, anlamı da; “oy vermeyenlerin iktidardan beklentilerinin dikkate alınacağı” şeklindedir. Neden öyle düşündüğümü biraz açayım.
Genel seçimler bir bakıma seçmenin kimi iktidarda görmek istediğine yönelik bir veridir. Ancak daha barajı aşamayacağı başından belli olan partilere bile oy çıktığına göre, seçimler aynı zamanda vatandaşın nasıl bir dünya arzuladığı ile ilgili bir mesaj niteliğindedir. Seçmenlerin kendi partilerine oy vermeleri partilerini iktidarda görme arzularının bir ifadesidir. Bu durum iktidar partisine oy vermeyenlerin tamamının iktidar partisini istemedikleri, ondan bir beklentileri olmadığı anlamına gelmez. Yakın gelecekte partisinin iktidar olasılığı bulunmayan bir seçmen, isteklerinin gerçekleşmesini ömrünün sonbaharına ertelemek durumunda değildir. Meşru daire içersinde iktidarın politikalarını yönlendirme mücadelesi içinde olması doğaldır. Burada önemli olan iktidarın olaya bu açıdan bakabilmesidir.
Tam da burada demokrasinin tanımlarından birini hatırlayacak olursak; “demokrasi azınlık haklarının ve taleplerinin dikkate alınması rejimidir”. Yani demokrasi; salt sandıktan çıkan, bir başka ifade ile “çoğunluk ne istiyorsa o olur”, “vatandaş bizi istiyor”, “vatandaş size sandıkta dersinizi verdi” anlamında değildir. Bu cümleden olarak örneğin sağlık politikalarından hasta memnuniyetinin vatandaş nezdinde % 76 olması güzeldir. Ancak geri kalan % 24’ün neden memnun olmadığı ve bir o kadar da çalışan, yani sağlık çalışanları memnuniyetinin ne düzeyde olduğu da önemlidir. Örneğin öğretim üyesi özel muayene sisteminin ortadan kaldırılması, hekimlerin ve onlardan fazla hastaların elinden alınmış bir imkandır.
Vatandaşların yaşam tarzlarının değiştirilmesi yönünde açık ve kapalı dayatma olmayacağı güvencesi önemlidir.
İktidarın en tepesindeki kişinin, yani başbakanın böylesi bir niyeti/sorunu olmayabilir. Ancak kocaman bir ağaç misali olan partinin ve iktidarın her dalının ve yaprağının bunu böylece kabul ediyor/edebiliyor olması çok önemlidir. İşte bu bakımdan başbakanın verdiği mesajı daha çok kendi taraftarlarına şeklinde algılamak gerekir. Muhalif olanların mesajı doğru algılaması sadece beklentileri artırır. Beklentilere cevap verecek olan elinde iktidar ve imkan bulunanlardır. Sorumluluk onların omuzlarındadır.
Bu haber 4056 defa okunmuştur.
