BENİM BAYRAMLARIM
Başlığı Ömür Eke’nin son yazısının başlığından kaptım. Genel geçer doğruları arka arkaya sıralayıp ahkam kesen yazılardan ziyade, kendini anlatan yazıları seviyorum, hatta bayılıyorum onlara. Onlar gerçek yaşanmışlıklardır. Sizi de kendi yaşanmışlıklarınıza götürebilir. Yani, bu vesileyle, ben de kendi bayramlarımı anlatayım dedim…
19 Mayıs törenleri denilince aklıma 1979 gelir. İzmir Buca Lisesi’nde yatılı okuyorum. Tatilden tatile Denizli’ye geldiğimiz için, daha okullar kapanmadan evin yoluna düşmek yatılı öğrencilerin adetiydi. Törenler için beden eğitimi öğretmenleri belirli sayıda öğrenci seçer ve onları hazırlardı. Seçmelere katılmamak için hatalı hareketler yapardık. Öğretmenim bu durumu fark edince notumu kırma tehdidinde bulundu. Benim için not ortalamasına dayalı takdir almak o kadar önemli ki, beden eğitiminden düşük not almayı göze alamazdım. O yıl yalınayak Buca Stadı’nda yaptığımız gösterilerden sonra, dönüş yolunda giydiğimiz ayakkabılarımızda, ayaklarımın tattığı ilk hissin halıya basmak gibi bir şey olduğunu unutmam.
Sonra bizler birer yetişkin olduk. Çocuklarım 19 Mayıs törenlerine katılmadılar, ama 23 Nisan törenlerine kızım katıldı. Ebeveynler olarak heyecanlı idik. Fotoğraf makinaları, videolar çalıştı durdu. Kısacası biz mutlu idik, ama kızım güneşin altında mutlumuydu bilemiyorum. Herhalde ailecek yapılan nadir işlerden biri olarak, o da bizim mutluluğumuza katılmış olmalı.
Kendi 23 Nisan törenlerimle daha da gerilere gideyim. Bayramların öncesinde yavrukurt kıyafetleri ile bando takımına katılan arkadaşlarımı ve geleneksel kıyafetler içinde folklor oynayan arkadaşlarımı kıskanırdım. Onlar kasabanın ileri gelenlerinin çocukları olurdu. Bu bayramlardan birinde benim de şort, belde kuşak ve beyaz gömlekten oluşan efe kıyafetim olmuştu. Gösterileri severek seyrederdim de güneşi hiç sevmezdim. Anlayacağınız Ömür Hanım’dan farklı olarak benim ilköğretimde seçilememe, lisede ise seçilme sorunum vardı.
Sonra 12 Eylül darbesi oldu. Darbenin kaçıncı bayramı idi hatırlamıyorum, statların tribünlerine oturan öğrencilerin renkli kartonlarla günün mana ve önemini anlatan özdeyişleri bir ekran gibi değiştirmeleri çok hoş görünüyordu doğrusu. Bu yöntemin Komünist Bulgaristan’dan ithal edildiği söylentilerini çok iyi hatırlıyorum. Faşist ya da komünist rejim totaliter değil mi, yöntemler ayırt edilemez niteliktedir.
Anlayacağınız bayramlar hep gündemimde oldu. Kendimce alternatif kutlama programları geliştirdim. Şöyle ki; futbol, basketbol, jimnastik, müzik, resim, tiyatro, folklor vb. sosyal ve sportif aktiviteler için her bir okul en azından üç takım çıkarıyor. Bu takımlar kendi aralarında yarıştırılıyorlar. Finaller bayram gününe denk getiriliyor. O gün stat, kapalı spor salonu, EGS park, PAÜ Kongre Kültür Merkezi oynayanlar ve seyredenlerle dolup taşıyor. Akşamına stadyumda, başarılı birkaç takımdan gösteriler eşliğinde, ödül töreni tüm protokolün önünde yapılıyor. Dereceye girenler okullarına kupa götürüyorlar. Kupanın üzerinde şöyle yazıyor.
“19 Mayıs 1919 Gençlik ve Spor Bayramı Anısına Düzenlenen Turnuvanın Birincisi”
Biz PEV Kolej olarak her yıl dünyanın değişik ülkelerinden misafir çocuklar kabul ederek; hem dünyanın tek çocuk bayramı ile öğünüyoruz ve bu vasıtayla ülkemizin tanıtımına katkıda bulunuyoruz, hem de bayramı bir günlük olmaktan çıkarıp bir hafta boyunca kutluyoruz.
19 Mayıs kutlamalarının kaldırılmasına karşı çıkanların, yıllarca bu bayramları çocuklarımızın seveceği hale getirecek bir önerileri olmadı, kaldıranların da yerine ikame edilecek hoş bir önerileri yok. Varsa yoksa mevzi kazanma girişimi ve kaybetme korkusu üzerine kurulu bir kısır tartışma.
Bu haber 5769 defa okunmuştur.