MATEMATİK ÖĞRETİMİNDE ÇAĞDAŞ YAKLAŞIMLAR SEMPOZYUMU VE PEV KOLEJ
Geçen hafta başında PEV Kolejin gerçekleştireceği Matematik Öğretiminde Çağdaş Yaklaşımlar Sempozyumu’nun açılış davetiyesi ve programı geldi. Program kitapçığında, bu projenin yeşermesinde ve hayata geçmesindeki katkılarımdan dolayı şahsıma yapılan teşekkür beni duygulandırdı. Toplantının sadece açılışına değil “Türkiye’de ve Dünyada Matematik Öğretimi konulu” paneline de katıldım.
Sempozyum bu yıl altmış katılımcı ile gerçekleşiyor. İlkini geçen yıl uluslararası katılımlı ve seksen katılımcı ile yapmıştık. Gönüllülük esası üzerine kurulu bir sempozyum için iyi katılım. Dinlemek ve söylemek için Türkiye’nin dört bir tarafından gelen altmış kişi. Bu sempozyumun en büyük özelliği, bilim ve tekniğin üretildiği yer olan üniversite hocaları ile üretimi aktarma durumunda olan saha çalışanlarını, yani öğretmenleri buluşturması. Böylece iki taraflı bilgilenme oluyor. Üniversite de çoğu zaman çeviri tarzında üretilen bilginin Türk eğitim sistemine ne kadar uyduğu ya da ne kadarının aktarılabildiği şüpheli. Sempozyumda da bir kere daha üzerinde durulduğu gibi, neden matematik öğrenmeliyiz/öğretmeliyiz sorusuna cevap aranmakta. Bu soruya cevap bulunabilirse, “matematiği öğrencilere nasıl sevdiririz?” sorusuna da bir cevap bulunmuş olacak. Matematiğin günlük hayata aktarılması gerektiği gibi bir iddia dillendirildi. Bir matematikçi olmayı bırak bir eğitimci bile olmadığımı özellikle vurgulayarak söz aldım ve yorumda bulundum. Şöyle ki;
Öncelikle matematiğin gerçek hayata örneklerle aktarılması gerektiği iddiasına itirazım var. Matematikçiler bu iddianın altında ezilebilir. “Bir sınıf kaç metrekare olur ise, 20 öğrenci sağlıklı bir hava soluyabilir” gibi bir sorunun bile, bir lise öğrencisinin ilgisini çekebileceğini zannetmiyorum. Kaldı ki hayatın doğrudan içinden bu tür kaç örnek bulunabilir. Matematik analitik düşünme yeteneğini kazandırır ve geliştirir. Önemli olan soruyu çözebilmek değildir. Soruyu çözebilmek için uğraşmaktır. Bu sırada zorladığımız beynimizin korteks kısmı bir gelişme süreci içinde olur. Yani, genç beyinlere katkısı olan çözebildiği problemler değil, çözmek için uğraştığı problemlerdir, uğraşma sürecidir. Lise de matematik bölümünden mezun oldum. Tek kelime biyoloji okumadan tıp fakültesine yazıldım. Biyoloji okusaydım, fakülteye bilgi ile başlayacaktım, matematik okumakla sistematik öğrenmeye yatkın bir korteks ile başladım. Çalışma süresi ile doğru orantılı bir şekilde bilgi sahibi olabilirsiniz, ama bilgiyi kullanmak ayrı bir beceridir. Doçentlik sınavlarında bile, konu başlığı sorulunca bülbül gibi şakıyan, ancak aynı konuda bir hasta örneği sorulunca şaşıran bir nesil ile karşı karşıyayız. Demansı geciktirmek için bulmaca çözmeyi öneriyoruz. Demans yaşına gelmiş birinin, bulmacadan öğreneceği ve hayatta kullanacağı ne olabilir ki. Burada amaç korteksi çalışır vaziyette tutabilmektir. Yukarıdaki ana fikri üniversite sınavına çalıştıkları dönemde çocuklarıma bile anlatabildiğimi sanmıyorum. Çünkü bu durum anlatılmaz, ancak içinde yaşanabilir. Bunun için Milli Eğitim’in böylesi bir amacı, Türkiye çapında böyle bir anlayış olması gerekir.
PEV Kolej’e gitmişken yapılmakta olan Lise binasını da dolaştık. Eğitim öğretim yılına yetişecek olması beni çok mutlu etti. Nasıl mutlu etmesin ki, mimarisinden, elektrik, makine ve statik projelerine, ve nihayet yapılaşma için Denizli Belediyesi’nden izin alınmasına kadar, her safhasında Vakıf Başkanı olduğum dönemden emeğim var. Burada özellikle Belediye Başkanımız Osman Zolan’a teşekkür etmek isterim, buraya yoğunluk artışına rağmen yapılaşma izni verdi. Başkanım “eğitim için yapabileceğimiz başka bir şey var mı?” diye sormayı da ihmal etmemişti. Vakıf Başkanı olduğum dönemde teklif ettiğim, “lise binasını bir hayırseverin ismini vererek bağışla yaptıralım” teklifim genel kurulca kabul görseydi, şimdiye çoktan bitirdiğimiz gibi, bir de Anadolu Lisesi açmış olacaktık. Beni arayanların sayısına bakılırsa rahatlıkla iki sınıf dolacaktı. Mustafa Kaya’nın köşesinden bilgilendiğimize göre yine bir hayırsever yapacakmış. Yalnız benim kafam köşe yazısındaki “kaynak yetersizliği nedeniyle ertelenmesi istenen bina yapımı” lafına takıldı, hazır konu edilmişken, Sayın Kaya ertelenmesini kim istemiş onu da belirtseydi de bilgilendirme eksik kalmasaydı…
Bu haber 4932 defa okunmuştur.