Prof.Dr.Bülent TOPUZ

ARAMA

EN ÇOK OKUNANLAR

YENİ EKLENENLER

İSTATİSTİKLER

13 kategori altında, toplam 400 konu bulunmaktadır. Bu konular toplam 3927806 defa okunmuş, 1144 rahatsızlık şikayeti veya yorum yazılmıştır.

18 Punto 16 Punto 14 Punto 12 Punto Anasayfa » Prof.Dr.Bülent TOPUZ

KAVİMLER GÖÇÜ (12 Kasım 2015)

07.Şubat.2016, 17:12

Prof.Dr.Bülent TOPUZ

Çin’in Hun Devleti’ni yıkması ile Orta Asya’da istikrar bozulur ve Hunlar Avrupa’ya doğru göç etmeye başlarlar. Bu göç orta Avrupa’da yerleşik Germen kökenli devletlerin birer birer yıkılmasına ve halklarının daha batıya, Roma İmparatorluğu’na doğru hareketlenmesine neden olur. Roma İmparatorluğu, Barbar olarak adlandırdığı bu kavimlerin göçü ile baş edemeyeceğini anlayınca, savaşmak yerine faydalanma yoluna gider ve bu kavimlerin savaşçılarını paralı asker olarak kullanır. Ancak bu durum sosyal, kültürel ve ekonomik bakımdan sürdürülebilir değildir. İmparatorluk içinde iç karışıklıklar çıkar. Paralı askerler merkezi otoriteyi yıkarak yerine geçerler. Tüm bu gelişmeler 4-6. Yüzyıl arasında 200 yıllık bir sürece yayılmıştır. Sonrası 15. Yüzyıla uzanan bir karanlık… Amerika’nın başta Afganistan, Irak ve Libya olmak üzere İslam ülkelerindeki kurulu düzeni yıkması ile genişletilmiş Ortadoğu’da istikrar bozulur. Nüfuz alanını genişletmek isteyen Şiiler harekete geçer, Sünniler ayaklanır. Kürt, Ezidi, Nasturi, Türkmen, Arap kavimleri mobilize olur ve Avrupa imparatorluğuna doğru yönelirler. Göç edenler kaybedecek hiçbir şeyi olmayan insanlar olduğu gibi, Avrupa’ya ulaşacak gücü, cesareti ve parası olanlardır. Bunlara bir tür girişimci de diyebiliriz. Avrupa imparatorluğunun nüfusu duraganlaşmış, ekonomisi patinaj yapmaktadır. Gelenlere ucuz iş gücü olarak bakanlar olduğu gibi, kurulu düzene tehdit olarak görenler de vardır. Avrupalı liderler birbirlerini suçlar duruma düşmüştür. Tarihin tekerrür edip etmeyeceğini bilemeyiz. Çünkü iki yüz yıl sonra bu satırları okuyan hiç kimse dünyada olmayacak. İşin ilginç yönü her iki olayda da sürecin başlatıcıları olan Çin ve Amerika son etkilenen coğrafyanın çok uzağındalar. Dünyanın jandarmalığına soyunan Amerika’ya dur diyen olmadı. Aksine destek çıkanlar oldu. Şimdi bu desteğin ve seyirci kalmanın bir maliyeti ortaya çıkıyor. Ortada, yarattığınız sorunla biraz da siz yaşayın diyen bir kurgu olmadığına göre, gelişmelerin, sorunu Avrupa’nın göbeğine taşımasına ne demeli. Buna ilahi adalet diyesim geliyor. Mesela bir somut örnek; Arap baharı rüzgarı Libya’ya gelince halk ayaklandı. Kaddafi’nin gideceği ortaya çıkar çıkmaz, uluslar arası kararı beklemeden Fransız uçakları Libya’yı bombalamaya başladı. Fransa’nın acelesi vardı, çünkü Libya’nın sahip olduğu petrol varlığından aslan payını kendisi almak istiyordu. Gelişmeler beklendiği gibi olmadı. Libya karıştı, ne petrol ne güvenlik kaldı, göç başladı. Suriye’den Türkiye’ye göç edenlerin tamamı dilenci ve yoksul değil. İçlerinde hatırı sayılır zenginler var. İstanbul’da siteleri olduğu gibi satın alanların olduğu söyleniyor. Türkiye’nin bir türlü krize girmemesinin arkasında kayıt dışı ekonomiyi görüyorum. Bu ekonominin önemli bir parçasını Suriye’den kaçan ve kaçırılan sermaye oluşturuyor gibi. Üstelik bu insanların önemli bir kısmı eğitimli ve meslek sahibi. Almanya bunu görmüş olmalı ki kabul edeceği göçmen sayısını artırdı. Seçici davranacakları muhakkak. Denizli’de Nasturi kökenli İranlıların batılı devletlerden aylık 900 Avro maaş aldıkları ve iki yıllık bir ara duraktan sonra Almanya ve Kanada’ya kabul edilecekleri dillerde. Uzak coğrafyadaki olaylar gün geliyor uzak yakın herkesi etkiliyor. Buna kelebek etkisi deniyor. İnsanlarla, milletlerle ve devletlerle uğraşırken iki kere düşünmek gerekiyor. Ankara'daki terör saldırısını şiddetle kınıyorum. Bu saldırıyı her kim yapmış, yaptırmış ve göz yummuş ise insanlıktan zerre nasibini almadığı muhakkak. Yatıkları ateşte kül olsunlar dilerim...

Bu haber 2382 defa okunmuştur.