İnsan, tarihi, yaşadığı hayat ile sınırlı bir şekilde yorumlamaya eğilimli oluyor. Örneğin ben iki bloklu soğuk savaş dünyasına doğdum ve büyüdüm. Blokların sınırları aynı zamanda devletlerinde sınırlarını belirlemişti. Bu sınırların değişmezliği ilkesi değişmez bir kuraldı benim zihnimde. Ülkelerin rejimleri üzerinden bir savaş vardı. Sovyet Rusya müsait ülkelerin rejimlerini komünist yapmaya çalışır, Amerika’nın başını çektiği “hür” dünya bir taraftan buna direnirken, diğer taraftan tercihini Sovyet Rusya’dan yana kullanan rejimleri yıkardı. Anlayacağınız ülkelerin sınırları değişmezdi, ama toptan taraf değiştirirlerdi. O nedenle olsa gerek, bölücü terör örgütünün bölücü vasfını fazla ciddiye almamışımdır. Benim cahilliğimin ve sorumsuzluğumun böylesi bir lüksü olabilir. Ama devleti yönetenlerde bu rehavet içinde hareket edip, bölücü terörün büyümesini seyrettiler ve hatta rantına talip oldular ise eyvah eyvah…
Önce Berlin duvarı yıkıldı, iki Almanya birleşti. Konumuz sınırların değişmezliği ama birleşme sınır değişikliğinden sayılmayabilir. Derken Sovyetler birliği çöktü, bi dolu cumhuriyet ortaya çıktı, onlar zaten cumhuriyetti bağımsızlıklarını kazandılar dedik. Bu durumu Yugoslavya takip etti. Zoraki evlilikler ayrılıyordu. Ermenistan’ın Karadağ’ı işgali, ilk sınır işgalidir. Bosna’daki Sırp işgali, Irak ve Suriye’nin darmadağınık oluşu ve Sudan’ın bölünmesi. Dikkat etti iseniz tüm bu coğrafyalar Müslüman ve istikrarsız. Türkiye de Müslüman bir ülke ve artık kabul edelim ki bir tehdit altında.
Sınırların değişmezlik ilkesinin Müslüman coğrafyasında Müslümanların aleyhine bozulmuş olmasının istisnası Ukrayna’dır. Ukrayna’da iç karışıklık çıktı. Günler süren iç çatışmadan sonra muhalefet ve iktidar anlaştı. Anlaşma sağlandığında Kırım çoktan gitmişti. Aynı dine ve kökene sahip Rusya ve Ukrayna’nın savaşması, hele sınır değişikliğine giden bir sürece evrilmeleri şahsen beni ürküttü.
Fukuyama, tarihin sonu demişti ya, bana kalırsa tarih tekerrür ile devam ediyor. Güçlüler patronluğunu ilan etme peşinde,zayıflar kimliklerine bakılmaksızın eziliyor. Ezilenlerin gündeminde insan hakları, demokrasi ve adil ekmek paylaşımı olabilir mi?
Türkiye’de tehdit altında demiştik. Onu bu tehditten koruyan sahip olduğu istikrar. Çevremizdeki savaşlar ve içimizde çıkarılan karışıklıklar tamamiyleTürkiye’nin istikrarını bozmaya yönelik. Türkiye’de iç güvenlik yasası boşuna gündeme gelmiyor. Artık devleti yönetenler sınırların değişmezliği ilkesinin geçerli olmadığını görüyorlar.Olaylar gözümüzün önünde yaşanıyor biraz akıllı olmak lazım.
Peki neden farklı dünya görüşlerinin sahibi olan muhalefet partileri bu konuda bir araya gelebiliyor. Basit, önümüzde seçim var ve iktidar ne yaparsa yapsın muhalefet keskinleşecektir…