Prof.Dr.Bülent TOPUZ

ANASAYFA ARAMA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE RSS KAYNAĞI İLETİŞİM FORMU

ARAMA


Gelişmiş Arama

YENİ EKLENENLER

İSTATİSTİKLER

13 kategori altında, toplam 400 konu bulunmaktadır. Bu konular toplam 4075768 defa okunmuş, 1145 rahatsızlık şikayeti veya yorum yazılmıştır.

İlköğretimden Üniversiteye Eğitimin Hali (02.Nisan.2012)

Prof.Dr.Bülent TOPUZ

03.Nisan.2012, 08:37

Prof.Dr.Bülent TOPUZ

İLKÖĞRETİMDEN ÜNİVERSİTEYE EĞİTİMİN HALİ
Geçen haftaya kadar bir eğitim kurumunun başında olduğuma göre 3x4 konusunda bir yazı yazmazsam eksikliğim olurdu. Önceleri çok belirsiz ve karmaşık bir konu gibi geldiğinden yazmaya cesaret edemedim. Ne demişti rahmetli Mumcu; “Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz”. Hakkında yazılanları ve açık oturumları izleyince durum açıklığa kavuştu ki, ortalıkta karmaşık bir durum yok. İşin aslı öyle orijinal bir durum da yok. Dünyada kesintisiz eğitim uygulayan bizimle birlikte sadece İrlanda varmış. Bu doğru ama ABD, İngiltere, Fransa ve daha birçok ülkede var olan ortaokullarda mesleki yönlendirme yokmuş. Anlayacağınız durumu karmaşık hale getiren olguya nereden baktığınız ile ilgili. Bu durumda önce kendi bulunduğum yeri tarif etmem gerekiyor.  
Cumhuriyetin kuruluş yıllarında yaşayan biri olsaydım, Arap alfabesinin kaldırılmasına karşı çıkarmışım gibi geliyor. Yanlış anlaşılmasın Latin alfabesi yine öğrenilsin, fena mı iki alfabe bilirdik. Tabii asıl karşı çıkış nedenim, Arap alfabesi ile yazılmış onca kitap ile aramıza duvarların örülmesi olurdu. Bugün Arap alfabesine geçilmek istense yine karşı çıkarım.
28 Şubat ürünü olan kesintisiz ilköğretime karşı çıkmıştım. Yönlendirme hakkı kimindir sorusu karşısında devlet ve ebeveyn ikileminde benim tavrım ebeveynden tarafa olmuştu. Bugün ise nereden çıktı bu kesintili eğitim dediğim zamanlar oldu. Galiba ben muhafazakarım, mevcudu korumak kaygısı ağır basıyor.  
Kesintili eğitime karşı çıkılmasının nedeni imam hatip okullarının orta kısmı diyebiliriz. Türkiye de 36 bin civarında ilköğretim okulu var. Denizli de 350 civarında. İmam hatip lisesi sayısı ise yedi tane. Demek ki yedi imam hatip lisesine orta kısım açılacak. Yüzde kaç eder siz hesap edin.  Bu kesim toplumun azınlığını oluşturuyor. Azınlık hak ve taleplerinin de karşılanması demokrasinin tanımında var. “Demokrasinin tanımında başka neler vardı” diyenlerinizi duyar gibiyim, ama bu yazının konusu demokrasi değil ki.
Eğitim işi ilköğretimden üniversiteye bir bütün. Eğitime el atmışken üniversitelere ve dershanelere doğru uzanalım. Önümüzdeki on yıl içinde üniversitelerin önündeki kuyruklar ortadan kalkacak. Bir taraftan üniversite sayıları ve kontenjanları artırılırken, diğer taraftan nüfus artış hızımız düşüyor. Üniversite mezunu işsizlerin sayısı arttıkça, erkenden çalışma hayatında atılanların sayısının artacağını da düşünüyorum. Bu durumu doğal gidişatına bırakabilirsiniz, ya da hükümetin yaptığı gibi pozisyon alıp, gidişatı hızlandırarak siyasi rantını devşirebilirisiniz. Her halukarda üniversite sınavı kalkmaz. Her lise mezununun üniversiteye girebildiği günleri görebiliriz, ancak iyi bir üniversiteye girmenin yine de bir barajı olacaktır. Bu gerçekten hareketle dershanelerinde kalkmayacağını da söyleyebiliriz. Hem zaten kalkmasın da. Neden derseniz fırsat eşitliğini sağlıyor da ondan. Dershaneler kalkarsa ben ve benim gibiler çocuklarına özel ders aldırarak problemlerini çözerler. Özel ders aldıracak imkanı olmayanlar için dershaneler fırsat eşitliği sağlayan kurumlardır.
Liselere giriş sınavının kaldırılma ihtimali var. Okulda alınan notlar üzerinden sıralama yapılmasının felaket olacağı konusunda herkes hemfikir. Mevcut sınav kötünün iyisi. Fen lisesi, Anadolu öğretmen lisesi ve sosyal bilimler liseleri için giriş sınavı gerekir. Yani bir sınav yapılacak. Bu sınavın Anadolu liselerine kayıt hakkı veren bir taban puanı olması ve bu taban puanı geçenlerin ikamet adreslerine göre evlerine en yakın Anadolu lisesine kayıt yaptırmak durumunda kalmaları büyük ihtimal. İşte o zaman başarılı öğrencilerin liseler arası dağılımı homojenleşecek. Başarılı öğrencileri bir araya toplayarak sonucu başından tayin eden liselerin işi zora girecek. Bu da eğitime tatlı ve verimli bir rekabet getirecek diye düşünüyorum.
Sözlerimizi Sayın Cumhurbaşkanımızın Rektörlere 27 Mart 2012 tarihli tavsiyesi ile bitirelim; ““Sizler üniversitelerinizin rektörlerisiniz. Bu üniversiteler acaba nasıl üniversiteler olacaklar? Hangi seviyede, hangi kalitede üniversite olacak? Şimdi hepimizin karşı karşıya kaldığı sınav budur... Fiziki anlamda Türkiye'de üniversiteler oldukça ileri bir noktaya geldi. 2015 yılında Türkiye'nin ulaşması gereken hedefe Türkiye 2010 yıllarında ulaştı... Biz bir israf kaybı ile karşı karşıya olmamalıyız. Bu israf kaybı hem maddi hem de gençlerin, çocukların zamanı itibarı ile... Anadolu şehirlerindeki üniversitelerin rektörlerinin ayrıca dikkatini çekmek isterim. Sakın ha gittiğiniz yerde yerelleşmeyin. Sakın ha gittiğiniz yerlerde mahalli kurumlar haline gelmeyin. Bilgi, görgü, eğitim, vizyon, her bakımdan onların seviyesini daha yükseğe çıkartmak ve yüceltmek olacaktır. Çünkü tabi olarak, şu bir gerçek ki, bulunduğunuz illerin en görgülü, en vizyon sahibi insanları sizler olmalısınız, öğretim üyeleri olması gerekir. Bilgi olarak böyle, görgü olarak, bulunduğunuz mekanlar, iller, ülkeler itibarı ile böyle. O bakımdan bu tehlikeyi özellikle hatırlatmak istiyorum.”
Tabii anlayana…

Bu haber 4564 defa okunmuştur.

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit
YOLLAR VE ÖNCELİKLER (11 Eylül 2017)22.Nisan.2019

ANKET

Sizce bu sitenin insanlara faydası var mı?






Tüm Anketler

ÖNEMLİ LİNKLER

GALERİ

KBB

www.bulenttopuz.com 2007 ..:: KBB Hastalıkları Bilgilendirme Portalı ::..
RSS Kaynağı | Editörlük Başvurusu