Hafta sonu Türk Ocağı’nda bir konferans vermem istendi. Yukarıdaki başlık altında özetle şöyle dedim;
Türkiye orta gelir tuzağına düşmüş durumda. Kilo ile üreten ve kilo ile satan sisteme bağlı üretim ve gelir ve de paylaşım buraya kadar. Ya üç aşağı beş yukarı kişi başı milli gelir artışı ve azalışı ile yaşayıp gideceğiz ya da buradan yukarı doğru zıplama yapacağız. Zıplama tabirini özellikle kullanıyorum zira buradan tedrici ve yavaş artış diye bir şey söz konusu değil. Zıplamadan kastım ileri teknoloji ürünleri üretmek ve tane ile satabilmek. Eğer böylesi bir şey olacaksa hiç kuşkusuz bir ayağında üniversiteler ve bilim adamları olacak. Yani burada üniversitelere çok iş düşmekte. Yüz yıl önce sistem değişikliğine giden üniversite eğitimi, nakil ve taklit safhalarını geçmiş ve özgünlük safhasına gelmiş durumda. Bundan sonrası üretim olacaktır. İnsansız hava aracı yapabilmek bunun en somut emaresidir. Bu yetkinliğimiz var, toplumun da böylesi bir beklentisi var.
Üniversitelerin bunu başarabileceğine dair toplumda bir umut var mı bundan emin değilim. Toplumun hala üniversite ile tıp fakültesini özdeş gördüğü; üniversiteleri bir istihdam kaynağı olarak görüldüğü; öğrenci sayısının dolayısı ile tüketici sayısının ve buna dayalı ekonominin fazlaca önemsendiği bir anlayışın önemli ve yeterli görüldüğü bir bakış açısı ile üniversitelerin aslında bu olmadığı ve bu tespitten hareketle görevlerini yapmaktan oldukça uzak oldukları kafalara vurulmadığı bir ortamda gerçekten emin değilim.
Üniversitemiz kalp cerrahisi, onkolojik cerrahi, radyoterapi konuları Denizli’ye taşıyarak bu hizmetlerin Denizli’de olabileceğini gösteren bir öncülük yapmıştır. Ardından bunu gören özel sektör bu hizmet alanlarına pratiklik kazandıran bir şekilde hizmeti nicelik ve nitelik bakımından devralmıştır. Ancak bir üniversiteden beklenenler açısından bu kadarının yeterli olmadığı aşikardır.
Pamukkale üniversitesi özelinde düşünmeye devam edecek olursak hala menderes, turizm, termal, sanayinin teknolojik dönüşümü konularında bir gündeminiz ve iddianız yok ise bu olmayacak demektir. Yada gündemin yakıcı konuları doların çıkışı, çocuk yurtları, kadına yönelik şiddet ve kentsel dönüşüm konularında anlaşılır tespitleriniz ve çözüm önerileriniz yok ise olmayacak demektir.
Türkiye’nin hiçbir üniversitesinde olmayan nitelikte kapalı yüzme havuzunuz, spor salonunuz basketbol takımınız ve meslek edindirme kurslarınız olabilir, ancak bunların tamamı var olanı tekrarın ötesine geçemez. Havuz ve salonunuzu ısıtmak gibi bir maliyet sorununuz var ise, demek ki bunu sadece 20 km ileride olan Pamukkale’de yapmanız gerekiyormuş diye düşünürüm. Üstelik kütüphaneniz yokken.
Gelişmişlik endeksi, marka, patent, faydalı model ve endüstriyel tasarım tescili bakımından Türkiye’de ilk ona giren bir ilde kurulan Pamukkale üniversitesi, 24 yıllık geçmişi ile girişimci üniversiteler sıralamasında iller bazında ancak 19. sırada olmakla, net bir şekilde şehrin dinamiklerinin arkasında kalmış yani öncü olamamıştır demektir.
Üniversitemiz bugünden tezi yok bir teması ve bir prestij projesi olmalıdır. Ülke ekonomisi ve güvenliği açısından stratejik önemi olan gelir getirme potansiyeli olan stratejik bir çalışma alanı. Tabii eğer bir çıkış arıyorsak…
Bu haber 2484 defa okunmuştur.