Prof.Dr.Bülent TOPUZ

ANASAYFA ARAMA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE RSS KAYNAĞI İLETİŞİM FORMU

ARAMA


Gelişmiş Arama

YENİ EKLENENLER

İSTATİSTİKLER

13 kategori altında, toplam 400 konu bulunmaktadır. Bu konular toplam 3914068 defa okunmuş, 1144 rahatsızlık şikayeti veya yorum yazılmıştır.

Şehirler, Şiirler, Şairler (26.Kasım.2012)

Prof.Dr.Bülent TOPUZ

25.Kasım.2012, 14:57

Prof.Dr.Bülent TOPUZ

Biz Çallılar Türkiye’de ilk özel ormana sahip olmakla öğünürüz ya, Orman Haftası’nda bir şiir yarışması düzenlenmiş. Çal’daki yarışmaya katılmak üzere, Akkent Orta Okulu’ndaki öğretmenlerim, sınıfın parlak çocuğu olan benden, orman konulu bir şiir yazmamı istediler. Yazdım da nitekim. Yarışmada ikincilik aldım. Birinciliği de benden bir sınıf üstte olan Hasan Kuyucak almıştı. Onun şiirindeki “Vurma ozan vurma, sazın aslı ağaçtandır” satırı hala kulaklarımdadır. Şiirlerimiz Çalgücü gazetesinde basıldı. Hala saklarım.

Satırların baş harflerini okuyunca isim çıkan şiir denemelerim de oldu diye hatırlıyorum. Bu türün bir adı olduğunu ve “Akrostiş” denildiğini, Denizli’nin Umut Çocukları’ndan, Merve Bıyıkoğlu’nun bana yazdığı şiirle öğrendim. Ama hepsi işte bu kadar. Şöyle bir şiir kitabı alayım da okuyayım dediğim hiç olmadı. Dostlarımın kendi şiirlerinden oluşan şiir kitaplarını yazarın hatırına ve onu daha iyi tanıyabilmek adına okudum. Şöyle içimi titreten bir üslup ile şiir okuyan bir edebiyat öğretmenimi hatırlamıyorum ben. Şiir dinlemeyi ilk Müşfik Kenter’in, Orhan Veli şiirlerini seslendirdiği kasetle sevdim. Sonrası gelmedi, ya o kast çok güzeldi ya da ben o zamanlar melankolik takılıyor olabilirim. Uzun bir aradan sonra, müzik eşliğinde, İbrahim Sadri ile hatırladım; şiir diye bir şey var. Ama illaki de Yavuz Bülent Bakiler’in şiirle sohbeti. Şiirin sohbete yedirilmesi ile ortaya çıkan sunumun daha hoş olduğunu fark ettim. Bir de Ataol Behramoğlu’nu dinlemiştim sohbet ve şiir karışımı.

Geçen yıl yaptığım Irak gezimi sizlerle paylaşmıştım. Bizi bir Irak Gecesi’ne davet ettiler. Biz, göze hitap eden bir gösteri beklerken üç şair gelmez mi? Aylardan Muharrem, Kerbela’nın yıldönümü. Sırayla okudular, hiçbir şey anlamadığımız Arapça lisanı ile kendilerinden geçerek. Okunuş tarzından Hz Hüseyin’e yakılan bir ağıt olduğu belli idi. Bizden de şiir istediler. Ahmet Baltalarlı, İsmail Öksüz, Mehmet Akkoyunlu ve ben, bırakın bir şiiri hatırlamayı, İstiklal Marşı’nın hep okuduğumuz ilk iki kıtasını bile hatırlayamadık. Marş şeklinde okumakta sorun yoktu, ama şiire dönüştüremedik işte. Bu şiir işinde bir sorun vardı ve “neden böyle” sorusu aklımın bir köşesinde asılı kaldı.

Sorunun cevabını, geçen yıl ki Çal Bağ Bozumu Şenlikleri’nde buldum gibi sanki. Düzenleme komitesi resim sergisinin yanı sıra bir de şiir dinletisi organize etmiş. Sekiz civarında şair kürsüden bize şiirler okudular. Şiirlerin tamamı kendi şiirleri. Önlerinde mikrofon. Şair sanki hiç mikrofon yokmuş gibi avazı çıktığı kadar bağırıyor. Tanıdık bildik bir şiir olsa, coşkusunu anlamlandırmak belki mümkün. Ama ilk defa duyduğum satırlar gürültüye kurban gidiyor. Oracıkta düşümdüm ki, kim ki kendi şiirini okumak ister, önce tanıdık bildik bir şiiri okusun ki, dinleyiciler biraz havaya girsin. Örneğin Necip Fazıl’dan, Nazım Hikmet’ten, Yahya Kemal’den.  Bilindik şiirlerin uygun mekan ve zamanlarda uygun kişilerce tekrarı ile şiiri sevdirebilirsek, gerisi gelir gibi geliyor bana. Şair ve edebiyatçıların başkaca fikri var ise söylesinler.

Bunları düşündüm, Şerif Kutludağ Hoca’nın “Şehirler, Şiirler, Şairler” isimli sunumunu dinlerken ve sonrasında. Türk Ocağı tarafından düzenlenen haftalık kültür sanat düşünce toplantılarının sonuncusunun konuşmacısı idi Şerif Hoca. Bir kere daha tekrar etmem gerekirse, şiir sohbete yedirilince hoş oluyor. Şerif Hoca, “Bir şehrin önüne büyük tabiri gelmekle büyük şehir olunmaz, kültür, sanat ve düşün hayatı/yaşantısı olması gerekir” tespitinden hareketle büyük şehrin somut varlığına bir ruh üflemek ister gibi idi. Bizi önce Orta Asya’dan Denizli’ye getirdi, oradan İstanbul, Ankara, İzmir, Konya, Bursa’da dolaştırdı, sonra Balkanlar’a götürdü, ve en sonunda da tekrar Denizli’ye getirip bıraktı. Fahrettin Koyuncu’yu, Hakan Keysan’ı, Hurşit Çakır’ı onore etmeyi de ihmal etmedi. Şiir okudu, konuştu, şiir okudu ve anlattı derken şiir tadında bir sohbet oldu.

Başta, bana şiir sipariş eden öğretmenim İbrahim Bergama olmak üzere tüm öğretmenlerimin ellerinden öper, öğretmenler gününü kutlarım. Sevgili öğretmenlerim, şiir işi bizden geçti galiba, yeni nesle dikkat…

Bu haber 3793 defa okunmuştur.

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit
YOLLAR VE ÖNCELİKLER (11 Eylül 2017)22.Nisan.2019

ANKET

Sizce bu sitenin insanlara faydası var mı?






Tüm Anketler

ÖNEMLİ LİNKLER

GALERİ

KBB

www.bulenttopuz.com 2007 ..:: KBB Hastalıkları Bilgilendirme Portalı ::..
RSS Kaynağı | Editörlük Başvurusu