PAÜ Sanat Tarihi Bölüm Başkanı Prof Dr Kasım İnce Hoca’nın davetlisi olarak PAU’ye gelen Doç Dr Nurşen Özkul Fındık Hoca’nın “Hasankeyf Kazısı/Seramik Atölyeleri Ve Üretimleri” başlıklı sunumunu dinlemek üzere Fen Edebiyat Fakültesi’nin toplantı salonundayım. Hasankeyf’i iki defa gördüm. Bu toplantı ile birlikte Hasankeyf hakkında iki de sunuma katılmış olacağım. Bir de eşimle Zeugma harabeleri Birecik baraj gölünün altında kalmadan görelim diye bir hafta sonu otobüsle Gaziantep’e gidip gelişimiz vardır ki, o başka bir konu olsun. Hasankeyf’i de aynı akıbet bekliyor. Dicle nehri üzerine yapılan Ilısu Barajı su tutmaya başlayınca Hasankeyf’in önemli bir kısmı sular altında kalacak.
Bu tarihi şehrin sular altında kalmasına karşı çıkanların türlü çeşitli gerekçeleri var. Bunların içinde en tutarlı olanı bir kültürel mirasın yok edilecek olması. Devletin bu barajı yapmaktan muradı ise enerji elde etme ve su akış düzenini sağlayarak sulama amaçlı kullanma dışında, bölücü terör örgütünün eylem alanını daraltan, barınma mekanlarını su altında bırakan bir stratejik öneminin olması. Bugün için yumuşayan havanın devam etmesini ve nihayetinde böylesi bir gölete güvenlik anlamında ihtiyaç olmamasını canı gönülden isteriz. Ancak toplantıdan öğrendiğimiz kadarı ile yapımı tamamiyle biten ve su tutmak için sadece idari bir karar bekleyen, üreteceği elektrik mevcut hidroelektirik santrallerin % 10’una tekabül eden, bu yatırımın atıl kalmasına da insanının gönlü razı gelmiyor. Bu durumda en azından kültürel değerleri korumak ve bu nedenle baraja karşı çıkanların yüreğini soğutmak adına kurtarma kazıları ve restorasyonu yapmak gerekiyor. Keban, Birecik derken en son Marmaray projesindeki kurtarma kazıları hatırlanır ise bu konuda oldukça tecrübeli sayılırız. Hasankeyf’deki kültürel mimari değerleri kurtarmanın yollarından biri, Mısır’daki Asvan Barajı yapılırken bazı tapınakların gölet dışına taşınması örneğini uygulamaktır. Bundan önceki toplantıda bu manadaki soruma, bu konuda çalışıldığı cevabını almıştım. Bu toplantı vesilesi ile aynı soruyu meşhur Zeynel Bey türbesi örneğinde tekrarladım. Çok ağır olduğu için blok taşınması mümkün değilmiş. Çalışılıyor cevabının ardından geçen iki yıllık sürenin sonunda imkansız cevabının ortaya çıkması ile ilgili olarak mutlaka bilimsel bir süreç ve sonuçtur diye düşündüm tabii olarak. Ancak bu konuda şüpheye düşmek için sadece 24 saat yetti.
Gazete haberine göre, Azerbaycan Bakü’de yol genişletme çalışmalarına mani olan 105 yıllık tarihi bina özel bir hidrolik düzenek ile 10,6 metre kaydırılmış. Binanın uzunluğu 52 metre, genişliği 35 metre, yüksekliği ise 20 metre imiş. Toplam ağırlığı ise 18 bin ton imiş. Bana göre, taşıma işini yapanların Hollandalı olmasının hiç bir önemi yok. Önemli olan taşınabiliyor olması. Yeryüzünde herhangi bir millet yapabiliyorsa biz de yapabiliriz. Amerikalıların elinde olsa idi, önce taşımak için projeler üretirler, sonra uygularlar, tüm bu süreci baştan sona belgesel yaparlar, en sonunda da hem projeyi, hem de belgeseli bizim gibi ülkelere pazarlardı diye düşünüyorum.
Benim gibi o gün toplantı salonunu dolduranlar taşınamaz bilgisi ile çıktılar. Ben gazete haberi üzerine araştırma ihtiyacı hissettim ve bu konuda bilgili olduğunu düşündüğüm Arkeoloji Bölümü’nden Prof Dr Bilal Söğüt Hoca’yı aradım. Her ne kadar blok halinde raylar üzerinde taşınması zor görünse de imkansız değilmiş. Türbe’nin büyüklüğü ise 750 tonmuş, koruma sistemleri ile birlikte bin tona çıkacakmış. En önemli sorun taşıma mesafesi ve arazinin eğimi. Bu durumda yapının mimari özelliklerini en az riske sokacak yöntemin seçimi için çalışmalar yapılıyormuş. Aslında kurtarma amaçlı çalışmalar başta minareler olmak üzere tüm kültürel değerler için geçerli. Türbenin Azerbaycan, İran ve Semerkant’ta örnekleri bulunan Semerkant Tipi Mimari’nin Anadolu’daki tek örneği olmak bakımından simgesel bir önem var.
Sonuç olarak korkulacak ve öfkelenecek bir şey yokmuş. Peki o zaman bu yazı konusuz kalmış olmuyor mu ve neden yazıldı? Bazen böyledir; kamu adına sorarsınız, varsa bir bilginiz/cevabınız onu da paylaşırsınız.
Bu haber 3879 defa okunmuştur.