Bu yazıyı da sayarsak, son üç yıldır “Zeyve’nin Türbe Günü” ile ilgili bir yazı yazmak adetim oldu. Çocukluğumun türbe günü meğerse hıdrellezmiş, çocukluğumun Mırtlak’ı meğerse keşkek’miş. Daha neler yüzyıllar boyunca değişe geldi, yada farklılıklar aynileşip gitti...
Çal Sempozyumu yapıyoruz diye Çalın dağını taşını dolaşırken, yörenin tek Bektaşi köyü olan Çakırlara’da gitmiştik. Gittik dediysem öyle yasak savma kabilinden değil. Baba erenlere misafir olduk. Çaylarını içtik ikramlarını yedik. Merak ettiklerimizi de gönül rahatlığı içinde sorduk, onlarda aynı samimiyetle cevapladılar. Allah’ın varlığı ve birliği, Hz Muhammed’in rasul olması ve Ali sevgisi konusunda aramızda bir fark olmadığını gördük. Onlar çalışmayı ibadet sayıyorlar. Çalışkanlıkları da dillere destandır hani. Bizim kasabanın tüm sulak arazilerini Çakırlalılar işler. Cemevinin duvarlarında Hz Ali’nin temsili resmi, Atatürk’ün resmi ve kendilerinden resimler vardı, tabii ki bir de zülfikar…
Dört adet türbeleri var. Buralarda meftun şahsiyetler Bektaşi inancının temsilcileri ve bu dedelerin icazetleri bir silsile halinde Horasan’a, Hoca Ahmet Yesevi’ye kadar uzanıyor. Çal yöresinde birçok yerleşimin bir türbesi olmasından hareketle Zeyve’de meftun Ahmet hocayı soruyoruz. O da bizden diyor baba erenler, işin aslı sizde bizdendiniz sonradan sünnileştiniz diyor. Bu iddianın doğru olması gerekmiyor. Yavuz Sultan Selim döneminde Anadolu coğrafyasında bir Sünnileşme politikasının olduğu bir gerçek. Yani bu coğrafyanın insanları Alevi veya Sünni fark etmez, aynı kökenden ve aynı düşünce yapısından, kısacası aynı kültür içinde idi bir zamanlar. Yani sen bendendin, ben de senden. Hala Hızır ile Ellez peygamberlerin buluşma gününü kutlarız aynı isimle, aynı zaman diliminde. Hangi ara düşmanlık tohumları ekildi de Alevi Sünni diye ikiye ayrışıp birbirimize hor bakar olduk.
Türbe günü vesilesi ile Akkent’e gelen Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Zolan, Ak Parti ve CHP milletvekilleri Cahit Özkan ve Kazım Aslan Çakırlara geçerek onların hıdrellez şenliğine katıldılar ve lisanı hal ile onların öteki olmadığını ifade ettiler. Bizim tüm Türkiye için bu anlayışa ihtiyacımız var.
İnsanı merkeze aldın mı hiçbir sorun yok, Ben’i merkezi aldın mı, arkası geliyor; benden olan, bizden olan ve olmayan diye uzayıp giden bir ayrışma başlıyor…
Sözümüzü Çalçakırlar’dan Süleyman Köktaş’ın bir şiiri ile bitirelim
Şu Dinar’dan çıkıyorsun, harıl harıl akıyorsun
Allaha mı tapıyorsun, nere gidiyon sen Menderes
Yavaş git parça sulansın, Müslümanlar abdest alsın
Susuzlar suyundan kansın, nere gidiyon sen Menderes.
Bu haber 2717 defa okunmuştur.