Kronolojik tarihi ezberletmeye dayalı sistem insanımızı tarih okumadan soğutuyor. Halbuki aynı insanlar ailelerinin, köylerinin, şehirlerinin tarihine meraklılar. Yani, insan tarihin doğrudan kendisini ilgilendiren kısmı ile daha ilgili. Bu tespitten hareketle tarih öğretimi üzerine bir önerim var. Tarih öğretisine, insanların içinde bulundukları/yaşadıkları toplumun ve coğrafyanın tarihini öğreterek başlamalı ve sonra bu bilgileri formatlamalıyız. Tıpkı konuşmayı öğrenen çocuğun öncelikle en sık duyduğu, gördüğü ve ihtiyaç duyduğu kelimeleri kullanması gibi. Örnekleyerek devam edelim.
Kasabam Akkent’te bir türbe var. Burada meftun olan Ahmet Hoca kadınlara ders verdiği için şikayet edilmiş. Huzura çağrılmış ve sorulmuş; “hiç ateş ile barut bir arada durumu?” Çıkarmış kavuğunu ve bir miktar barutun üzerinde duran bir közü göstermiş… Kasabada ağalar sülalesi, mahallesi, saray kalıntıları ve onlara ait hikayeler var…
Kasabamdan Bekilli’ye giden yolun üzerinde ve Menderes’in kıyısında tapınağından iki sütun dışında yerle bir olmuş bir antik yerleşim var. Kasabadaki bir caminin avlusunda bulunan antik eserler de buradan taşınmış olmalı. Köyden birinin burada altın bulduğuna dair bir söylenti anlatılır dururdu… Aynı yol üzerinde Menderes’in üzerinde bulunan bir köprü, Yunanlıların Anadolu’yu işgali sırasında havaya uçurulmuş. Hala bazı kalıntıları görülür. O zamanın Müftüsü, “silahınız yoksa bile yerden üç taş alıp düşmana atın” demiş. Yukarıda anlattıklarım çocukluğumuzda merakla dinlediğimiz ve hikayelerin gerisini/tarihsel arka planını merak ettiğimiz olgulardı.
Bize, Anadolu Erenleri, Denizli ve Anadolu’nun Türkleşme süreci, savaşlar ve göçler, yerleşimler türbenin tarihi eşliğinde anlatılabilir. Ağalık düzeni üzerinden Tanzimat öncesi öşür/vergi toplama ve toplum düzeni. Antik yerleşim üzerinden, antik dönem; kimler yaşardı, ne zamana kadar yaşadılar, şimdi neredeler, tapınak nedir, o zamanki yerleşimler nasıldı vb. Yunanlılar ne zaman nereye kadar gelmişlerdi, Menderes’in bu tarafına neden geçmediler/geçemediler eşliğinde kurtuluş savaşı yılları. Öğrendiklerimiz doğrudan temas halinde olduğum, dinlemekten ve anlatmaktan hoşnut olabileceğim, bu nedenle aklımda rahat kalan somut şeyler olaydı, tamamlayıcı tarih bilgisine daha meraklı/ilgili olabilirdik.
İkinci aşamada içinde yaşanılan coğrafyadan çıkılır yakın coğrafyaya gidilir. Çal-Çakırlar Dümülcü Sultan, Mahmut gazi türbesi ve Horasan’a uzanan eren silsilesin anlamı. Horasan ile yaşadığın coğrafyanın ilintisi ve anlamı. Yıkık Minare eşliğinde Kayı Pazarı, Kayı Boyu, Yörük gelenekleri, Cuma’ya denk gelen Kayı Pazarı buluşmaları, ne kadar sürdü? Ne zaman ve neden terk edildi? Ahmet İzzet Çalgüner evi, Kuvayı Milliye hareketini anlatan bir müze yapılarak ateşten günler anlatılabilirdi. Hancalar Roma Köprüsü, ulaşım ticaret ve Menderes’in anlamı. Bahadınlar Apollon Lermonez Tapınağı dönemi ve anlamı. Buralarda bir yerde Dianisopolis olmalı. O günden bu güne bu yörenin insanı bağcılık ile geçinirmiş.
Üçüncü aşama Hüsamettin gazi türbesi, Osmanlı döneminde geçirdiği onarım ve Osmanlılar. Dayılar ve Çıtak’taki Roma Köprüleri ve Dinar’dan Tripolis’e uzanan ticaret yolu. Beycesultan ve bölgenin ilk birliği olan Arzava Krallığı; Krallığı Hititler yıkmış, Hititler kim? Onları kim yıktı?
Bakanlık üzerinde çalışarak genel bir iskelet ve şablon oluşturur. Bu şablonda bulunan boşluklar tarih öğretmenleri tarafından yöreye uygun doldurulur. Tarih öğretmenleri bu boşlukları okuyarak ve üniversite hocalarının yardımı ile doldurur. Bakın nereye geldik, öğretmeni de öğrenen bir toplum.
İlköğretim ilk iki kademede asgari bilgilendirme ve merak uyandırma üzerine kurulu bu eğitim, lisede sistematik hale getirilir. Nasıl olur bilemem, ama şimdikinden kötü olmaz diyebilirim
Bu haber 3535 defa okunmuştur.