Prof.Dr.Bülent TOPUZ

ANASAYFA ARAMA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE RSS KAYNAĞI İLETİŞİM FORMU

ARAMA


Gelişmiş Arama

YENİ EKLENENLER

İSTATİSTİKLER

13 kategori altında, toplam 400 konu bulunmaktadır. Bu konular toplam 3929038 defa okunmuş, 1144 rahatsızlık şikayeti veya yorum yazılmıştır.

GÜCE DAYALI HİYERARŞİK DÜNYADA BİREYSEL MUTLULUK (24 Şubat 2014)

Prof.Dr.Bülent TOPUZ

13.Nisan.2014, 22:21

Prof.Dr.Bülent TOPUZ

 
Dünyayı kabaca batı ve doğu diye ikiye ayırabiliriz. Doğu İslam, Hint, Budist gibi çeşitli inanç sistemleri tarafından parçalı bir şekilde temsil edilirken, batının yekpare Hıristiyanlık ile temsil edildiğini söyleyebiliriz. Doğunun öğreti sistemi esnektir. Skolastik öğretiler bile hiyerarşik değildir, sistematik olmaktan uzaktır. Batı skolastik, sistematik ve hiyerarşik manada yaşadığı inanç sitemini en katı şekli ile yaşamış, sonra bir isyan ile dönüştürmüş, ancak yıkmamıştır. Dönüşüm vahşi kapitalizme doğru olmuştur. Kilisenin mutlak hakimiyeti yıkılırken, yerine vahşi kapitalizmin hakimiyeti kurulmuştur.


İnsana/insanlığa yönelik sistematik zulmün kaynağı genellikle batı olmuştur. Önceleri bu zulüm Pagan Roma imparatorluğu eliyle Hıristiyanlığı ilk kabul eden kavimlere karşı yapılmıştır. Beşinci yüzyılda Batı Roma’nın yıkılması ile birlikte oluşan boşluğa Papalık Kurumu oturmuştur. Papa’nın bir hıristiyalık anlayışı vardı ve bu anlayışın dışında kalanlar mücadele edilmesi ve yok edilmesi gerekenlerdi. Bu insanların Hıristiyan coğrafyasına ait olması ve aslında kendilerini Hıristiyanlığa ait hissetmeleri bile yeterli değildi. Orta çağ için kullanılan karanlık tabiri batının kendi içinde bulunduğu yaşantıyı tarif edebilmek için kendilerinin kullandığı bir sıfattır. Kendi kronolojik tarihleri içinde bir karanlık dönemi tarif eder. Aynı tarihlerde İslam coğrafyası altın dönemini yaşıyordu. Batı kabuğunu Rönesans ile kırdı. Ancak Papa’nın ve Hıristiyanlığın öğretilerine karşı çıkan herkes zulümden nasibini aldı. Bu dönemin bir diğer anahtar sözcüğü Engizisyon Mahkemeleri’dir. Batının orta çağdan aydınlanma sürecine geçişi sadece bilimsel, sanatsal ve düşünsel faaliyetlerin bir sonucu değildir, aynı zamanda bir başkaldırının ve buna dayalı olarak akan kanın bir tarihidir. Buraya kadar olan kronolojik anlatım bize batının kurulu nizamı koruma konusunda güce başvuracağını ve kurulu nizamı yıkmak için de güce başvuracağını göstermektedir. Batı kaynaklı ikinci dünya savaşında, dünyada o tarihe kadar yapılan savaşlarda ölen toplam insan sayısından daha fazlası ölmüştür.

Bugün batının kendi coğrafyasında var olan sükunet bu çıkarım ile çelişmez. Dünyanın neresinde bir zulüm olayı var ise, bunun bir ayağında batının çıkar çatışmaları ve dahli olmasını başka türlü izah etmek mümkün değil. Batı güçten anlar ve nizamı güç ile kurar.


Doğunun tarihinde hiç bir zaman Ortaçağ Avrupa’sı gibi bir sistematik tahakküm ve zulüm olmamıştır. Kurulu nizamlar daha esnektir. Doğunun “Gök Tanrı” ya inanan milletleri batıya doğru ilerlerken inançlara dokunmuyorlar, ve hatta kendileri için yeni olan bu inanç sistemlerini benimsiyorlardı. Müslümanlar ise sınırlarını genişletirken; Hıristiyanları yok etmeyi değil birlikte yaşamanın koşullarını oluşturuyorlardı. Batının eline fırsat geçince İspanya yarımadasında bir tane farklı din mensubu bırakılmamış, Balkanların aynı akıbete uğramasına ramak kalmıştır. 


Kendisi de bir papaz olan Kopernik ve daha sonra onun yolundan giden Galileo arzın merkezinin dünya olmadığı, dünyanın güneş etrafında döndüğünü söylerken, Papa’nın kurulu düzenine ve öğretisine karşı çıkarak ölümü göze almışlardı. Bu davranışı bilim adına kutsayabiliriz. Ancak yaratanın mutlak gücüne inanan, teslimiyetçi veya sufi bir yaşantı açısından bu bilimsel gerçeğin ne önemi olabilir ki. Dünya ya da güneş kim kimin etrafında dönüyor, ne önemi olabilir ki. Dünya aslında insanın etrafında dönmektedir. Yani bu evrenin merkezi insandır. Öyle değil midir, her birimiz biraz da dünyanın kendi etrafımızda döndüğünü düşünmez miyiz?

Tespitlerim dünyanın sorunları açısından bir suçlu arama çabası değildir. Hiçbir mazeretin başarının yerini tutamayacağının da farkındayım. Batının herkese kabul ettirdiği bir başarısının olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Ancak zulüm kaynağı/tarafı/yandaşı olmayan bireysel mutluluk arayışı da az şey değildir. Bu umudun/kaynağın bu coğrafyada olduğuna inanırım, ama hızla tükeniyor gibi

 

Bu haber 3112 defa okunmuştur.

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit
YOLLAR VE ÖNCELİKLER (11 Eylül 2017)22.Nisan.2019

ANKET

Sizce bu sitenin insanlara faydası var mı?






Tüm Anketler

ÖNEMLİ LİNKLER

GALERİ

KBB

www.bulenttopuz.com 2007 ..:: KBB Hastalıkları Bilgilendirme Portalı ::..
RSS Kaynağı | Editörlük Başvurusu