Pamukkale üniversitesine 1994 yılında bir yardımcı doçent olarak başladığım günden beri, kendi alanım olan sağlıkta ne yapılırsa fark yaratılır diye düşünen biriyim. Fark yaratabilmek için ya başka bir yerde olmayan yapılacak, ya da başka yerde yapılan farklı bir şekilde sunulacak.
Yapmak istediğiniz işi biraz da imkanlarınız belirler. Hepimiz de biliyoruz ki bu coğrafyanın termal suyu var. Karahayıt başta olmak üzere bazı beldelerimizde klasik hamamcılık anlayışı ile çalışan kaplıcalar var. Bu manada Türkiye’nin birçok beldesinde kaplıcalar var ve bunların yarattığı bir turizm hareketliliği var.
Bu konuda dikkatimi çeken bir nokta modern tıbbın kaplıca ile bir araya getirilememiş olması. Bunun istisnai örneği İzmir Balçova’daki tesislerdir. Denizli’den önce yola çıkan Afyon ilinde bu iş başarılamadı. Durum yurt dışında da çok farklı değil. Avusturya, İtalya ve Macaristan’da kaplıcaları gezdim. “Wellness” anlayışını ve hizmetlerini ön planda gördüm. Bu anlayışta termal su ve havuz tesisin gövdesini oluşturuyor. Sistem, insanı iş hayatında uzaklaştırıp rahatlatmak üzerine kurulu. Bu nedenle havuzlar geniş ve ferah. Çevresinde uzanıp dinlenilecek geniş alanlar var. Bizdekilerin havuzları ise genellikle dar, kapalı ve kıyıda köşede bir yerde.
Şimdi Denizli’de havuzu merkeze alan bir anlayışla hizmete başlayan bir termal otel faaliyete geçti. FTR uzmanı Malik Dülgeroğlu yılların birikimini Karahayıt’ta yaptığı otele yansıtmış.
Ben, şimdi “wellness” anlayışını bir kenara bırakıp kafamdaki projeye, kaplıca ile modern tıbbı birleştiren anlayışa gelmek istiyorum. Bu alanda modern tıbbı fizik tedavi ve rehabilitasyon uzmanlığı temsil eder. Hastaların şikayetlerinin değerlendirilmesi, muayene edilmesi, tektik istenmesi, tanı konulması, tedavi planlanması ve nihayet takibinin yapılması FTR uzmanlığının işidir. Tedavi hizmetleri sadece sıcak su/kaplıcadan oluşmaz. İlaç, egzersiz, ultrason, parafon, diatermi vb uzayıp giden tedavi modaliteleri vardır. Benim, bu olanakların hepsini bir araya getiren bir Fizik tedavi rehabilitasyon ve kaplıca merkezi gibi bir hayalim vardı. Açıkçası akim kalan bazı girişimlerim de oldu. Gerekçem çok basitti. Karahayıt’a her yıl elli bin civarında uzun konaklamalı kaplıca müşterisi geliyor. Bu insanlar hareket bozuklukları, eklem rahatsızlıkları, ağrılar gibi şikayetleri olduğu için geliyorlar. Geleneksel bir anlayışla termal suya girip çıkıyorlar. Sıcak su kasları ve bağları gevşetiyor. İş hayatından uzaklaşmış ve tatil modunda olmak ruhu gevşetiyor. Wellness denilen anlayışla kişi rahatlamış olarak tatilini sonlandırıyor. Halbuki biraz önce belirttiğim gibi bu çabaların içine medikal tedavi, uygun egzersiz ve özel terapi seansları eklense sonuç daha başarılı olacak.
Uzun lafın kısası Dr Turgay Sehil, benim hayal ettiğim FTR ve Kaplıca merkezini Karahayıt’ta kurmuş. Tüm Karahayıt sakinlerine açık ve SGK anlaşması var. Bu iş talep görürse Karahayıt talep edilen bir destinasyon olur. Üniversitemizin yapacağı yatırım Karahayıt’ın adres olarak gösterilmesini kolaylaştırır. Denizli’nin, bilhassa Karahayıt’taki pansiyonların bu örnek tesise sahip çıkması gerekir. Bakanımız Zeybekçi’inin her iki tesisin açılışına katılması ve kişisel çabaları ile bu bölgede yapılan yatırımları beşinci bölge teşviki kapsamına aldırması çok önemli. Yatırımcıya yalnız olmadıklarını gösterdi.
Yiğit düştüğü yerden kalkar. Dr Turgay bu işi daha önce yapmıştı. Üniversitenin Umut Termal ile yapmış olduğu işbirliği hocayı, asistanı, hastayı, yatırımcıyı ve döner sermaye işletmesini memnun eden bir işbirliği idi. Bu işbirliğinin akim kalmış olması süreci akamete uğrattı. Halbuki bu işleyen düzen devam ediyor ve Karahayıt’a uzatılabilmiş olsaydı, neler olabilirin merakından ziyade gerçeğin verilerini tartışıyor olacaktık.