DENİZLİ HOROZUNU SEÇİYOR
Denizli Belediyesi’nin “Denizli horozunu seçiyor” oylaması beni İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni Bedrettin Dalan’dan devralan, Nurettin Sözen’in ilk yıllarına götürdü. Dalan’ın kaybetmesi tam bir sürpriz olmuştu ki, o durum başka bir yazı konusu olsun. O zamanın seçimi ise belediye otobüsü üzerine idi. Slogan aynı; “İstanbul otobüsünü seçiyor”. Otobüsler turuncu rengi ile o zamanki SHP’nin renklerinden oluşuyordu ki bu bir tartışma konusu olmuştu. Bizim horozun rengi belli olduğundan olsa gerek, bizde renge dair bir tartışma olmadı. Otobüsler farklı desenlerle giydirilmişti ve bizden birini seçmemiz isteniyordu. Bu olay halkçı belediyenin, halkla birlikte yönetimine de bir örnek olarak sunulmuştu. Bu başlangıç; ulaşım, hava kirliliği, trafik, susuzluk, çöp yönetimi gibi konularla desteklenebilseydi hatıralarda güzel bir uygulama olarak kalabilirdi. Ancak bahsettiğim sorunlar gittikçe içinden çıkılmaz bir hal alıp, İSKİ skandalı ile taçlanınca, otobüs seçimi de ironik bir hatıra olarak kaldı zihnimde.
Denizli horozu için cam, mermer, polyester, bronz ve sökülen horozun geri getirilmesi olmak üzere beş seçenek sunulmuştu. Sökülen horozun malzemesini bilmiyorum, ama cam tercihi isabetli olmuş diye düşünüyorum. Malzeme seçimi şehrin bir özelliğine atıfta bulunmalıdır. Bu şehirde geçimini camdan sağlayan Uğurlu Otocam, Denizli Cam, Zümrüt Cam vb kurumlar var ve bunların her biri kendi alanlarında Türkiye çapında birinci sırayı işgal etmekteler. Diyelim bir misafiriniz geldi ve şehri gezdiriyorsunuz. Horozun önünde bir fotoğrafınız olsun istediniz. Misafirinizin neden cam sorusuna, camın şehir için anlamını anlatan bir cevabınız olur ise söz konusu firmaların ve dolayısı ile şehrin markalaşma çabalarına katkıda bulunmuş olursunuz. Bir şehrin markalaşmasının temel dayanaklarından biri de sanat çalışmalarıdır. Özellikle geçiminizi sağladığınız malzemenin kullanımı ile oluşturulacak sanat çalışmaları yerinde olur. Bu durumda Denizli Belediyesi’nin birincisini yaptığı ve iki yılda bir yapmayı planladığını duyduğum Cam Festivali’ni ihmal etmemek gerekir.
Bu şehirde camla kıyaslanmayacak yaygınlıkta ve büyüklükte bir kesimin mermerden geçimini sağladığını ve yukarıdaki mantığın mermere daha uygun olduğunu düşünenler olabilir. Heykelin camdan yapılması, ayrıca bir tane de mermerden yapılmasına engel değildir. Cam horoz Çınar Meydanı’na konurken, Adalet, İncilipınar vb parklar; Bayramyeri, Çamlık, vb meydanlarda bir kaçı daha horoz ile süslenebilir. Bu horozların malzemesi Denizli’nin mermerciliğine, haddeciliğine, çimento üretiminde atıfda bulunabilir, ancak polyester olamaz herhalde. Diğer taraftan cam heykelin, kaidesinin traventen yapılması iyi bir kombinasyon oluşturabilir. Örneğin Sultanahmet Meydanı’ndaki Alman Çeşmesi’nin çelik kubbesi Almanları, mermer kaide ve çeşmeleri Osmanlı’yı simgeler.
Gözlemlerimden birisi “kitsch” horoz heykeline takılıp kaldığımız yönündedir. İşin sanatsal yönü, yani soyutlama, yani yaratıcılık ile ilgili değiliz. Örneğin ben Kömürcüoğlu Mermer Kolonosi’nde gördüğüm soyut eserlerden birini horoza benzettim ve Denizli’nin park veya meydanlarından birine yakışacağını düşündüm. Benzer şekilde haddecilerin çalıştığı demir aksamından soyut bir horoz heykeli ortaya çıkarılabilir. Bunu yapmak için yarışma düzenlenebilir. Böylece her meydan ve parka bir horoz abartısından kaçınmış oluruz.
Başa dönecek olursak; horozun malzeme seçimini halka soran Denizli Belediyesi icracı olmasına güvenerek bunu yapıyor olmalı. Nitekim “her işimiz halloldu da horoz mu kaldı?” diye bir soru ben duymadım. Bunun arkası gelir mi dersiniz. Mesela Gökpınar Göleti’nde su sporları yapılsın mı, yeni caddelerin ismi ne olsun gibi…
Bu haber 4750 defa okunmuştur.