Otuz marttaki yerel seçimlere doğru giderken, Denizli siyasetinin önemli seçim malzemelerinden biri de Pamukkale. Bu durumu Pamukkale’nin eşsiz bir doğa harikası olmasına, hali hazırda biliniyor olmasına, termal tedavi başta olmak üzere bize bazı fırsatlar sunuyor olmasına bağlayabiliriz. Diğer taraftan merkez ilçelerden birinin adının Pamukkale olması da doğrudan buraya çağrışım yaptırmakta ve projeler Pamukkale’nin etrafında dönmektedir. Gerek iktidar partisinin, gerekse muhalefetin adayları Pamukkale’yi merkeze alan bir seçim propagandası yürütmekteler. Kısaca tarif edersek Pamukkale turizmin parlayan yıldızı olacak demekteler.
Nasıl olacak? kim bunu başarabilir? diye sormadan önce, Pamukkale zaten nedir? diye bakmak lazım. Denizli turist çeken beşinci il. İstanbul’u saymaz isek, diğer dört il ya sınır ili, ya da denizi, kumsalı ve antik yerleşimleri bol olan iller. Denizi ve kumsalı olmayan, sınır geçişinden uzakta onca il arasından Denizli’nin sıyrılarak başa geçmesinin tek bir izahı var, biz zaten Pamukkale’nin cazibesini kullanıyoruz. Pamukkale bölgedeki konaklama tesisleri, halı pazarlamacıları ve İl Turizm Müdürlüğü vasıtası ile yeterince tanıtılmakta ve gelen turist sayısı da bu konuda başarılı olunduğunun bir kanıtıdır. Yani bu cazibenin dünyaca tanınmasını sağlamak gibi bir iddiaya pek ihtiyacı yok gibi. Yeterince tanınan ve bu hali ile yeterince turist alan bu destinasyonda konsept değişikliğine giderek uzun konaklamaların sağlanması gerektiğini koro halinde söylüyoruz. Yani bu tespit konusunda ve bu tespite dayalı olarak gereğinin yapılması konusunda bir tereddüt yok. Bu tespitimiz yeni de değil, benim yaşantımda en az 15 yıllık geçmişi var. Neden olmuyor? Bu konu üzerinde durmak gerekir, duralım;
Uzun konaklama tatil demektir. Tatil ferah mekanlar, yeşil alanlar, oyalanacak aktiviteler ister. Şimdi Pamukkale’yi bu kriterler açısından irdeleyelim. Pamukkale’deki oteller Antalya’daki otellerden daha ferah değildir. Antalya’daki oteller insanlara deniz ve kumsalı sunmakta. Buna karşılık Pamukkale’nin sunabileceği bir alternatif olan termal havuzlar genellikle az ışık alan, daracık mekanlara yapılmıştır ve odalardan havuzlara ulaşım kış şartlarında serin bir ortamdan geçilerek yapılmaktadır. Tatil imkanı sunabilmek için en az Pamukkale üniversitesindeki havuz kompleksi kadar genişliğe ve kapalı alana sahip havuzlara ihtiyaç vardır. İşin sağlık kısmına gelince; hali hazırda Pamukkale/Karahayıt’taki termal su ile fizik tedavi ve rehabilitasyon hizmetlerini birleştirebilen güzel bir örnek yoktur. Bu konuda büyük umutlar beslenen Pamukkale üniversitesi 22. Yaşına girmiştir ve henüz bir arpa boyu yol alınmış değildir. Pamukkale’de her ne kurulursa kurulsun bizim insanımıza da hitap etmelidir. Şimdiye kadar, kısıtlı termal imkanlara rağmen, gerek hizmet bakımından, gerekse ulaşılan cirolar bakımından Avrupa’nın güzel örneklerini vererek neden bizde de olmasın kolaycılığı içinde olduk. Avrupalı da termal, havuz ve deniz, yani su ile birlikte yaşamanın bir kültür olduğunu ihmal ediyoruz. Bizim, kıyı şeridinde yaşayan insanlarımızın bile, denizden eğlence, spor, sağlık manasında faydalanmayı Avrupalıdan öğrendiğini iddia edebilirim. Şimdi aynı yolun yolcusu gibiyiz. Avrupalı gelmeli pamukkale/Karahayıt’ta kür hizmetleri almalı, bizde onlardan görüp dahil olmalıyız, gibi bir bekleyiş içinde gibiyiz. Bu şehrin insanları diplerinde duran Karahayıt’taki tesislere haftalık veya günü birlik gidiyorlar mı? Her türlü stresi ve günlük yaşantıyı bir süreliğine geride bırakmak adına kendilerine zaman ayırıyorlar mı? Böylesi bir talebe uygun yeni, modern, konforlu ve sürekli yenilenen arzlar yaratılıyor mu? Yoksa pamuk hasadından aldığımız gençlere garson elbisesi giydirerek, beş aylığına anlaştığımız aşçılarla sezon geçirmeye mi çalışıyoruz.
Artık pazarlanan bir kültürdür, yaşam biçimidir. Pamukkale veya termal su oltanın ucundaki balıktır. Buraya bakın demek için bir nedendir. Ama turist oraya baktığı ve adımını attığı andan itibaren sunabileceğiniz bir kültürel yaşantınız yoksa, onlar hizmet alsın biz seyrederek kazanalım diye bir şey yok.
