Prof.Dr.Bülent TOPUZ

ANASAYFA ARAMA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE RSS KAYNAĞI İLETİŞİM FORMU

ARAMA


Gelişmiş Arama

YENİ EKLENENLER

İSTATİSTİKLER

13 kategori altında, toplam 400 konu bulunmaktadır. Bu konular toplam 3914203 defa okunmuş, 1144 rahatsızlık şikayeti veya yorum yazılmıştır.

BİLİM ADAMI NE YAPAR/YAPMALI? ((01 Eylül 2014)

Prof.Dr.Bülent TOPUZ

23.Şubat.2015, 11:14

Prof.Dr.Bülent TOPUZ

Dr Gregory W. Rutecki tarafından 2007 yılında kaleme alınan bir makalede tifüs aşısı uygulamaları sırasında bazı Türk doktorlarının Ermenilere tifüsle kontamine serum enjekte ederek pek çoğunun ölümüne yol açtığı, bu uygulamanın biyolojik savaş olarak kabul edilmesi gerektiği iddia edilir. PAÜ Deantoloji ve Tıp Tarihi Anabilimdalı hocası olan Dr Mustafa Karatepe bu iddiayı belgelere dayanarak araştırır ve bulgularını 2008 yılında Mikrobiyoloji bülteninde yayınlar. Özetle;

 

“Birinci Dünya Savaşı yıllarında Erzurum ve çevresinde şiddetli tifüs salgınları görülmüştür. Bölgedeki salgınla mücadele eden 125’i hekim 164 sağlık subayı tifüse yakalanarak ölmüştür. Salgını önleme çabaları içinde tifüse karşı aşı uygulamaları da yer almaktadır. Tifüs aşısı, hastalığın yüksek ateşli döneminde bulunan hastaların kan örneklerinden üretilmiştir. Hastalardan alınan kan, fibrinsiz hale getirildikten sonra bir saat 60°C’de inaktive edilerek kullanılmıştır. Aşı elde etmek için tifüslü hasta kanı gerektiğinden, sınırlı miktarda üretilebilen aşı, öncelikle hekim ve hastabakıcılar gibi tifüse yakalanma riski yüksek olanların korunması amacıyla kullanılmıştır. 3. Ordu Sıhhiye Reisi Dr. Tevfik Salim Bey tarafından bu şekilde hazırlanan aşı, ilk kez 28 Mart 1915 tarihinde Hasankale’de aralarında Dr. Haydar Cemal ve Dr. Salahattin Bey’lerin de bulunduğu beşi doktor dokuz subaya yapılmıştır. Bu şekilde hazırlanan tifüs aşısını, Dr. Alaattin Erzurum’da, Dr. Abdulhalim Asım Bayburt’ta, Dr. İzak Sivas’ta, Dr. Mihran Hasankale’de uygulamışlardır. Kendi istekleriyle aşı olanlar arasında Ali İhsan Sabis ve Fevzi Çakmak Paşa’lar da bulunmaktadır.

                                                                                                                                                                         

3. Ordu Sıhhiye Reisi’nin kanlar inaktive edilmeden aşı yapılmayacak emrine karşın, daha sonra psikiyatrik bir rahatsızlık geçirmekte olduğu anlaşılan Dr. Hamit Osman, kanları inaktive etmeden aşı yapmıştır. Aşıladığı kişiler arasında Erzincan hastanelerindeki hastabakıcı erlerle birlikte Kızılay Hastanesi doktorları da bulunmaktadır.

 

Dr. Hamdi Suat ise, kanları -16°C de 24-48 saat bekleterek inaktive etmiş ve aşıyı bir kez yapmak yerine üçer gün aralıklarla üç kez vermiştir. Bu şekilde aşıladıklarına, uygulamanın sona ermesinden 10-23 gün sonra kendisinin “kesin bağışıklık aşısı” adını verdiği bir aşı daha yapmıştır. “Kesin bağışıklık aşısı” tifüslü hastalardan alınan kanı hiçbir işleme tabi tutmadan uygulamaktır. Bu tarzdaki aşıyı kendisine de yapmıştır. 1916’da Almanca, 1917 yılında Türkçe yayınladığı makalesinde bazı idam mahkumlarına da aşı uygulamış olduğunu bildirmektedir.

 

Dr. Haydar Cemal, 23 Aralık 1918 tarihli bir gazetede idam mahkumu olarak bildirilenlerin aslında tehcire tabi tutulan Ermeniler olduğunu, bu kişilere tifüs hastalarından alınan kanların inaktive edilmeden verildiğini ve kendisinin bu olayın görgü tanığı olduğunu iddia etmiştir. Bunun üzerine Dahiliye Nezareti soruşturma açılmasını istemiştir. Yapılan soruşturma sırasında Dr. Haydar Cemal

ile Dr. Hamdi Suat’ın olayın geçtiği tarihte Erzincan’da birlikte hiç çalışmadıkları ortaya çıkmış, bunun sonucunda soruşturma komisyonu kimseye bir suçlama yöneltmemiştir.

 

Türk hekimleri şiddetli bir tifüs salgını sırasında kendi ifadeleriyle “yangın ortasından bir can kurtarmak” amacıyla tifüs aşısı yapmışlardır. Tifüs aşısı, zamanının bilimsel bilgileri göz önüne alınarak hazırlanmıştır. Aşılananlar arasında ırk ve din ayrımı yapılmamıştır. Sonuç olarak, kaynaklara göre Türk hekimlerinin tifüslülerden aldıkları kanı biyolojik savaş materyali olarak kullandıkları iddiası tarihi gerçeklere uygun değildir.”

 

Ermeni tehciri ile ilgili birçok iddia tarih kitaplarına ve yayınlara girmiştir. Bu iddialara zamanında karşılık verilemediği için birçok tarihçi tarafından refere edilerek iddialar pekiştirilmiştir. Sonradan yapılan tarih araştırmaları gerçekleri gün yüzüne çıkarsa da, ilk iddiaların yıllarca gündemde kalarak galatı meşhur haline gelmesi önemli bir sorundur. Dr Karatepe başımıza sorun oluşturabilecek bir iddiaya hızla ve belgeleri ile cevap vererek, Türk Milletine büyük hizmet etmiştir. En verimli döneminde kaybettik. Allah rahmet eylesin.

 

Biz akademisyenlerin bu milletin hangi sorununun çözümünde katkımız oldu? diye kendimizi sürekli sorgulamamız gerekir. 

Bu haber 2724 defa okunmuştur.

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit
YOLLAR VE ÖNCELİKLER (11 Eylül 2017)22.Nisan.2019

ANKET

Sizce bu sitenin insanlara faydası var mı?






Tüm Anketler

ÖNEMLİ LİNKLER

GALERİ

KBB

www.bulenttopuz.com 2007 ..:: KBB Hastalıkları Bilgilendirme Portalı ::..
RSS Kaynağı | Editörlük Başvurusu