Lise biterken bir tercihte bulunuyoruz. Hekim, mühendis, avukat, öğretmen vb meslek sahibi olmak gibi. Bazılarımız lisans sonrasında da eğitim imkanı buluyor, lisansüstü ve doktora gibi. Nihayet eğitim işi yardımcı doçentlik, doçentlik ve profesörlük gibi uzayıp gidebilir. Ama ta başından anlatmaya çalıştığım gibi, tercihlerimizi lise biterken belirliyoruz ve bu tercihin üzerine ilave ederek gidiyoruz. Nadiren aldığımız eğitimin dışına çıkıyoruz. Ne gibi mi mesela;
Hekim, mühendis olmak isteyip de bu imkanı elde edemeyenleri bir kenara bırakalım, hekimlik, mühendislik okuyup ben avukat, tiyatrocu, müzisyen, gazeteci olmak istiyordum diyenler de var. Ya da sonradan merak uyandıran alanlar.
Benim serüvenim bu son anlattıklarımdan. PAU İşletme Müdürlüğü yaptığım dönemlerde bu işin bir ilmi olduğunu ve bu eğitimin lisansüstü seviyede PAU’de verildiğini öğrenir öğrenmez, iki yıl süre ile Yönetim Organizasyon dersleri almıştım. Bu dersleri almaya başladığımda kariyerim son noktası olan profesörlüğü çoktan geçmiştim. Yani bu dersler akademik kariyerin bir basamağı ve şartı değildi, benimkisi sadece bir öğrenme merakı idi. Bu iş o kadar çok hoşuma gitti ki, dersler biter bitmez başka hangi dersi alabilirim araştırmasına girdim. Örneğin Arkeoloji, Sanat Tarihi veya Sosyoloji olabilirdi. Bugün yarın derken günler geldi geçti, keşke ilk aklıma düştüğünde ihmal etmeseydim.
Nihayet bu dönem başında felsefe dersleri almaya başladım. Neden felsefe sorusunun kendimce bir cevabı var. Okuyorum düşünüyorum; dinliyorum düşünüyorum; gözlüyorum düşünüyorum; derken sanki konuşma zamanım gelmiş hissine kapılıyorum. Konuşmayı taşmaya benzetiyorum. Hepimizin aklımız ve duygularımızdan oluşan bir kabımız var. İşimize yarayacağını düşündüğümüz ne bulursak bu kabın içine dolduruyoruz. Kabın içi, düzensiz yerleştirilmiş ise erken dolar ve konuşma/taşma da olgunlaşmadan başlar. Felsefe dersleri, dolduğunu zannettiğim kabımın içindekileri belirli bir düzene sokuyor ve aslında kabımın boş olduğunu görüyorum. Yani bir nevi kendi kendimi formatlıyorum. Buradaki kendi kendimi tabiri önemli. Zira başkaları tarafından formatlananların da olduğu yadsınamaz bir gerçek.
Bu sürece “du bakali ben neyi ne kadar biliyormuşum?” diye bakıyorum. Bilmediğim çok şey olduğunun farkındayım da, bildiklerim ne? onları fark etmek istiyorum.
Her insanın merak duyduğu ve ilgilendiği konularla ilgili bir sohbet ortamına ihtiyacı var. Modern hayat, çat kapı dost ziyaretlerini ve sohbetlerini ortadan kaldırdı. Yerine sanal ortamı koydu. Bilgisayarların başında dünya ile sohbet ediyor gibiyiz. Ancak devşirdiğimiz ve paylaştığımız bilgiler ve sözler köpük gibiler, görünmeleri ile kaybolmaları bir oluyor. Halbuki köpürmeye kaynaklık eden felsefi düşüncenin derinliğine inmek ayrı bir haz veriyor.
Anlayacağınız eğitiminiz/lisansınız ne olursa olsun, ilgi duyduğunuz alanda bir tane olsun yüksek lisans dersi almanızı tavsiye ederim. Bunun için üniversitenin enstitülerinden birine uğramanız, verilen dersleri kontrol edip birine özel öğrenci olarak yazılmanız yeterli. PAÜ’nün Web Sayfası’ndan ayrıntılı bilgi alabilirsiniz. İlgi duyduğunuz alanda, ilim yapan bir bilim adamı ile haftada bir düzenli sohbet etmeden bu dünyadan gitmeyin derim. Önümüzdeki dönemin son müracaat tarihi 17 Ocak. Benden söylemesi…