EKONOMİ YAZ SEMİNERLERİ
Pamukkale Üniversitesi Ekonomi Yaz Seminerleri’ni de ilk günden beri izlerim. Öyle ders niteliğinde olan teorik kısımlarını değil. Açılış konuşmaları, popüler iktisat konuları, merkez bankası başkanı, IMF temsilcisi, bakan vb davetli konuşmacılar gibi… İlki 2002 yılında yapıldı ve o günden bu güne katılımcı sayısı giderek arttı. Geçen yıl Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’nın ve IMF Türkiye Temsilcisi’nin katılımı ve bazı açıklamaları ulusal basında sansasyonel haber olmuştu. Bu hali ile hem içerik olarak hem vitrin değeri olarak bu seminerler üniversitemizin ve ilimizin tanıtımına katkıda bulunmaktadır.
Bu yılki seminerlerin Cuma sabahı başlayan açılış konuşmalarında Maryland Üniversitesi’nden Prof Dr Haluk Ünal, “Nasıl oluyor da banlalar üreticilerden daha fazla para kazanıyorlar?” sorusu ile konuşmasına girişi yaparak, kafamdaki soruya pas atmış oldu. Benim kafamdaki soruda; “nasıl” kelimesinin yerine “neden” kelimesi geçmesi gerekiyor. Yani, “neden bankalar üreticilerden daha fazla kazanıyorlar”. Konuşma sonrası soru kısmında bir iktisatçı olmadığımı belirterek soruma devam ettim. “Kabaca bir tanımlama yapacak olursak bankalar ihtiyaç fazlası finansı, ihtiyaç sahibi üreticilere kullandırılmasında aracılık yapıyorlar. Bu manada hiç kar ve zarar etmeyen bir organizasyona dönüştürülseler üretime destek açısından daha verimli olabilirler. En büyük organizasyon devlet olduğuna göre devlet bunu kendisi yapabileceği gibi, bankalara da yaptırabilir. En azından bankaların karlarına yıllık % 5 gibi bir sınır getirilebilir. Bunun anlamı daha ucuza kredi kullandırmak veya küçük hesap sahiplerinden banka kartları için aidat alınmaması şeklinde bir sonuç ortaya çıkarabilir.” Sorum güzel bulunmakla birlikte; ben neden diye değil de nasıl diye sormuşum gibi cevaplandı. Bu konuyu iktisatçı Doç Dr Özcan Uzun ile ayaküstü tartıştığımızda o klasik tavrı ortaya koydu; “ben devlet müdahalesine karşıyım piyasa düzenleyici olmalıdır”. Ben de piyasanın hiçbir zaman düzenleyici olamadığını, devlet müdahalesinin örtülü bir şekilde hep olduğuna, üstelik bu müdahalelerin hep sermayeden yana olduğuna ya da oldurulduğuna inanıyorum.
Bu seminerler eski rektörlerimizden Hasan Kazdağlı zamanında ve onun bir fikri olarak başlamıştı. Kendisi buradaki görevi sona erdikten sonra kadrosunun bulunduğu Hacettepe Üniversitesi’nde bir dönem rektör yardımcılığı yaptı. Yıllarca devletin çeşitli kurumlarında yoğun ötesi bir tempo ile hizmet ettikten sonra, şu anda bir dinginlik dönemine girmiş olmalı. “Dinlenme” kelimesi yerine dinginlik kelimesini özellikle kulandım. Bunu sunumunun sonuna eklediği Mevlana’dan Sözler’ den anlıyorum. Şiirde çok mesaj vardı ama günün anlamına uygun olanı ekmek ile ilgili olanı idi.
Ekmeği öğrendim. /Sonra barış için ekmeğin bolca üretilmesi gerektiğini.. . /Sonra da ekmeği hakça üleşmenin, Bolca üretmek kadar önemli olduğunu öğrendim. (Hz Mevlana)
Tüm bu açılış konuşmalarını ve sunumları kesintisiz bir şekilde izleyen bir siyasetçi vardı aramızda. Kalkınma Bakan Yardımcısı Mehmet Ceylan. Yardımcısı değil de bakanın kendisi gelseydi diye düşünerek iki hafta önce protokol konusunda yazdığım yazıya atıfla devam edelim. Bu durumda; başta siyasiler ve kurum temsilcileri olmak üzere daha fazla katılım olacaktı. Bakan konuştuktan sonra programındaki yoğunluk nedeniyle ayrılmak zorunda kalacaktı. Onunla birlikte önemli bir katılımcı ayrılacaktı. Yıllara dayanan tecrübelerini aktarmak için sunumlar hazırlayıp yüzlerce kilometre yol aşan akademisyenler kendi aralarında konuşacaklardı. Halbuki, bu tür toplantılardaki akademik sunumlar birazda etki ve yetki makamında bulunanlara mesaj olsun diye yapılır. Salondaki mühendis kökenli, ekonomide mastır yapmış bakan yardımcısı tüm konuşmaları sonuna kadar dinledi. Dinlediklerini kendi bakanı ve bakanlık bürokratları ile mutlaka paylaşacaktır sanırım. Bu vesile ile bakan yardımcılığı görevlendirmesinin ne kadar akılcı bir uygulama olduğuna ben yaşayarak şahit oldum.
Basına da yansıdı, PAÜ Rektörü Hüseyin Bağcı, Amerika’daki iş seyahatinden açılışa videokonferans sistemi ile bağlanacaktı. Program yoğunluğundan mı, yoksa teknik bir sebepten mi olduğunu anlayamadığım bir sebeple gerçekleşemedi. Böylece bir şovumuz eksik kaldı. Neyse bir daha ki sefere diyelim. Videkonferans ne diye soranınız yoktur herhalde. Hani, 25 yıl kadar önce Amerika’da kalp ameliyatı olan Başbakan Turgut Özal, bakanlar kurulunu Amerika’dan görüntülü yönetmişti diye hatırlatayım.
Bu haber 5437 defa okunmuştur.