SÜLEYMAN YALÇIN’I EBEDİYETE UĞURLARKEN (26 Aralık 2016)


Açıklama: Süleyman Yalçın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın omzunda ebediyete uğurlandı. Yalçın İslam’ı önde tutan bir Türk’tü. Mirası diyebileceğimiz Aydınlar Ocağı, Türklüğü önde tutan Müslümanların elinde. Benim kişisel gözlemim, iktidarında benzer bir evrilme içinde olduğu yönünde…
Kategori: HAFTALIK GAZETE YAZILARIM
Eklenme Tarihi: 21.Nisan.2019
Geçerli Tarih: 28.Mart.2024, 17:50
Site: Prof.Dr.Bülent TOPUZ
URL: http://bulenttopuz.com/yazar.asp?yaziID=418


Liseyi yeni bitirdim. Marks, Engels, işçi sınıfı, artı değer, kapitalizm, emperyalizm, vb okuyarak geçen lise hayatımdan sonra, 12 eylül darbesinin yaptığı sarsıntı ve onu takip eden liberal-demokrat düşünce akımları yanında, çocukluk yıllarımın ve aile efradımın düşünce dünyasına çağıran Türk İslam sentezi kulağa hoş geliyor. Popüler kültür gündemini dayatıyor, daha sonra globalleşme denilecek olan bir sürecin başındayız. UNESCO, 1991 yılını Yunus Emre’nin doğumunun 750. yılı anısına “Sevgi Yılı” ilan ediliyor. Yunus Emre hümanizmin sembolü gibi sunuluyor. Bizden biri, Müslüman ve Türk, dünyada kabul görüyor. Ben ve benim gibiler “Dünya Medeniyeti” kavramına katkıda bulunmuş bir milletin mensupları olmaktan memnunuz. Yunus Emre, Mevlana, Atatürk, İbni Sina, Mimar Sinan  ve daha birkaç tane daha ilave ettin mi, işte sana insanlığın ortak medeniyetinin yapıtaşları.

Aydınlar Ocağı’nı basından takip ediyorum. Toplantılarına Süleyman Demirel, Necmettin Erbakan, Alparslan Türkeş, Turgut Özal konuşmacı olarak katılıyor. Bende çağrıştırdığı izlenim, milliyetçi muhafazakar bir düşünce odağı, sanki Türkiye’yi kimin yöneteceğine karar veriyor gibi idi. Türk kültürünün tarihsel geçmişinde önemli bir yer tutan “Aksaçlılar” tanımına uygun ve öylesine etkili yani. 1990 yılında İstanbul Tıp fakültesinde araştırma görevlisi iken bana ve birkaç kişiye üyelik teklif edildiğinde doğrusu şaşırmıştım. Sonradan öğrendim gençlere ve tabana yayılma gibi bir gayretleri olacakmış. Başarılı oldular mı bilemem ama ben yapılan toplantılarda hep aynı yüzleri gördüm. Süleyman Yalçın başkanlıktan ayrılmıştı. Artık başında Nevzat Yalçıntaş vardı. Mustafa Erkal, Enis Öksüz, Burhan Kuzu ağır toplardı. Ahmet Kabaklı, İsa Yusuf Alptekin dar sohbet toplantılarında tanışma imkanı bulduğum unutulmaz simalar olarak hatıramda kaldı.

Aydınlar ocağının fikri dünyası ile ilk tanışmam AKM’de yapılan Yunus Emre paneli ile oldu.Yunus Emre’nin yetiştiği kültür ikliminden koparılarak, sanki bu coğrafyaya gökten zembille inmiş gibi sunulmasına karşı çıkıyordu konuşmacı. İçinden çıktığı milletten ve yaşadığı dinden soyutlanmış bir Hümanist tanımlaması bu milletin ve coğrafyanın geri kalanını yok sayıyor, değersizleştiriyordu. İlk defa bu vesile ile yüzleştim popüler ve global kültürün bize bakışına ve buna bir reddiye ortaya konulmasına. Yine ilk defa ocakta işittim Türk cumhuriyetlerinde açılan fetö okullarının doğru bir proje olmadığı, eğitim dilinin Türkçe olması gerektiği, bu hali ile İngiliz ve Amerikan kültürüne hizmet ettiği iddiasına.

Ben İstanbul’dan ayrıldım. Bir süre daha bayram tatillerine denk gelen toplantılarına devam ettim. Bana Denizli’de bir şube açmam teklif edildi. Gayretim de olmadı değil. Türk Ocağı hesaba katılınca Denizli kültür ikliminin aynı manada iki derneği beslemeyebileceği tespitlerine katılmak zorunda kaldım. Derken Türkiye’de zaman ve siyaset değişti. Muhafazakarlar kesintisiz iktidar yakaladı. Aydınlar ocağının milliyetçi muhafazakar çizgisindeki milliyetçilik öne çıkmaya başladı. Çözüm süreci ve cemaatlar konusunda ayrışma belirginleşti.

Süleyman Yalçın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın omzunda ebediyete uğurlandı. Yalçın İslam’ı önde tutan bir Türk’tü. Mirası diyebileceğimiz Aydınlar Ocağı, Türklüğü önde tutan Müslümanların elinde. Benim kişisel gözlemim, iktidarında benzer bir evrilme içinde olduğu yönünde…